Biraz heyecan ve adrenalin hissine ne dersiniz?? Evet diye bağırdığınızı duyar gibiyim. O halde bölüm sizlerle! :)Karaladığım deftere kısa bir bakış attığımda hiç boş bir yerin kalmadığını fark ettim. Ve kalemin ucuda yok olmuştu resmen.
Bakışlarımı sınıfta gezdirirken ağzımda ki sakızı çaktırmadan çiğnemeye çalışıyordum. Çünkü ders Mehmet Hocanın dersiydi ve adamın sakıza garezi vardı.
Bakışlarımı tahta da fizik dersi anlatan Mehmet Hocaya çevirdiğimde ısrarla ders anlatıyordu. Acaba ne anlatmaya çalışıyordu?
"Sakız var mı?" diye sordu Güney kısık bir sesle.
"Var." dedim bakışlarımı ona çevirirken.
"Ver." dedi umursamazca etrafa bakınırken.
Kaşlarımı çatarak ona bakarken anlamsızca bana bakıyordu. Omuz silkip "Vermeyeceğim." dedim kesin bir sesle.
Eğer rica ederek isteseydi kesinlikle sakızı verirdim. Fakat emir vermesi sinirimi bozmuştu. Ve ben inada binmiştim.
"Vermiyor musun?" diye sordu tehditkâr bir sesle. Kafamı olumlu anlamda sallayıp kesin bakışlarla yüzüne baktım. "Sen bilirsin." diye mırıldanıp hocaya döndü.
"Hocam Simay sakız çiğniyor." dedi yüksek sesle.
Hareket halinde ki dişlerim anında dururken açık olan ağzımı kapattım. Hoca yavaş hareketlerle bana dönerken hızla kafamı olumsuz anlamda salladım.
"Sakın!" diye tısladı hoca gözlerini tehlikeli bir şekilde kısarken. Yutkunarak kafamı olumlu anlamda sallarken orta sıralarda oturan bir öğrenci araya karıştı.
"Hocam ya! Dönemin sonundayız hiç bir hoca ders işlemiyor. Siz de işlemeyin."
Bakışlarımı Yarkın'a çevirdiğimde hocaya bakıyordu.
"Diğer hocalar beni ilgilendirmez. Daha iki gün var karne gününe. O zamana kadar ders işleyeceğiz." dedi Mehmet Hoca gözlüğünü düzeltirken.
Sınıftan itiraz dolu nidalar yükselirken bakışlarımı önüme çevirdim.
Tekrar kalemi elime alıp uğraşmaya başladım. Son dersin bitmesine az kalmıştı. O zamana kadar vakit geçirebilirdim.
Derin bir iç çekip kafamı öne doğru eğerek Furkan'ların sırasına baktım. Haftalardır boştu. Yılbaşı gecesinden beri hiçbirini görmemiştim. Buna Savaş'ta dahildi.
O gece olanlardan sonra bir daha onu görmemiştim. Beni eve bırakıp gitmişti. Arabadayken kaç kere konuşmaya çalışsam da tek kelime etmemişti. Neden o kadar korkmuştu ki?
Haftalardır bu soruyla kafamı meşgul ediyordum. Ve hiçbir sonuca ulaşamıyordum. Bugün Savaş'ın evine gitmeye karar vermiştim. Ama ortada büyük bir sorun vardı. Ev adresini bilmiyordum.
Derin bir of çekip kafamı ellerimin arasına aldım. Bugün mutlaka gitmeliydim. Kolumda ki saate baktığımda zilin çalmasına çok az kalmıştı.
Furkan olmadan bir gün daha geçiyordu. Üzerime bulaşan kara lekeyle bir gün daha geçiyordu. Üzerime takılan 'kötü kız' etiketiyle beraber bir gün daha geçiyordu. Ve beynimde ki soru işaretleri artarken bir gün daha geçiyordu.
Aklıma gelen fikirle hızla Güney'e döndüm.
"Güney ya bir şey soracağım." dedim sıkıntılı bir sesle.
"Söyle vampir." diye mırıldandı telefonuyla uğraşırken.
"Ya benim bir adres bulmam gerekiyor. Ama yani bilmiyorum. Nasıl bulabilirim?" dedim yardım edebilmesini umarken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aptal Kız
Teen FictionUmursamaz çocuk, masum kız hikayesidir. Kurguyu tamamiyle bilmeden ön yargılı davranma. Her hikâye bir şansı hak eder, sen de bu hikayeye bir şans ver. ;D Kapak Tasarımı: @BurhanAkgun