Ve söz verdiğim gibi... 15 Ekim, 2016. On sekiz yaşıma girdim. Keyifli okumalar. ^-^
"Bence bana süpriz doğum günü partisi hazırlıyorlar," dedim latte dolu bardaktaki köpüğe dilimi değdirirken.
"İğrençsin," dedi Furkan yüzünü buruşturarak. Hızla dilimi içeri sokup yaramaz bir çocuk gibi ona baktım. Bu hareketimi gerçekten iğrenç bulduysa kendimi bordo renkli yünlü kazağımın içine sokacaktım. Yanaklarım iyice ısındı. Ay benden soğur muydu acaba?
"İğrenç mi?" dedim tedirgin bir gülümsemeyle ve ekledim. "Şakaydı ki o."
Tiksintiyle buruşturduğu yüzünü düzeltip sırıttı.
"Şakaydı ki o," dedi. Furkan ve şaka yapmak mı? Ona tekinsiz bir bakış atıp hafifçe gözlerimi kıstım.
"Heyy! Aklımı dağıtmaya çalışıyorsun! Biliyorum benim için doğum günü süprizi hazırlıyorlar," dedim şımarık bir tavırla burnumu kaldırıp.
"Bugün senin doğum günün mü?" diye sordu alnında beliren düşünce çizgileri eşliğinde. Kalbim hayalkırıklığı ile hızlanırken başımı olumlu anlamda salladım.
"Bunu sana daha önce söylemiştim. Nasıl unutursun?" Suratım iyice asılmıştı.
"Özür dilerim ya unutmuşum. Ihm. Doğum günün kutlu olsun güzelim," dedi başını öne eğerek.
"Özür dilemene gerek yok," dedim. Latte dolu bardakla ilgilenip Furkan'ın varlığını rafa kaldırdım.
Özür dilermiş miş miş...
Her şeyin normale dönmeye başladığı zamanlardı. Oldukça uzun bir zaman geçmişti Furkan ile tekrar beraberdik. Bunun can yakan kısmı ise Savaş'ın arka plana çekilmesiydi. Onunla görüşmeye çalışsamda bir şekilde o kendini geri çekiyordu. Çünkü Furkanın Savaş hakkında ne düşündüğü umurumda değildi. Sonuçta o beni terk ettiğinde yanımda sadece Savaş vardı. Pes ettiğim, yaşamaktan vazgeçtiğim o zavallıca dönemlerde beni hayata bağlamaya çalışıp da bunu başarabilen bir tek Savaş vardı.
Her şey olması gerektiği gibiydi. Murat'ı aramaya devam ediyorduk. İçimde bir yerlerde bir umut olduğuna hala inanamıyordum. Bu kadar zaman geçmişken hala umut beslemem inanılmazdı. Tabii bunda Savaş'ın düşüncelerinin büyük bir etkisi vardı.
Anlamış olduğunuz üzere bugün benim doğum günümdü. 15 Ekim... zaman gerçekten çok hızlı geçiyordu. Dokuzuncu sınıfı daha dün gibi hatırlarken şu an on ikinci sınıf olmuştum. Ve bugünde on sekiz yaşıma giriyordum.
"Üniversiteyi nerede okumayı düşünüyorsun?" diye sordum merakla. Furkan düşünür bir tavırla gözlerini kafenin tavanında gezdirdi.
"Kafamda çok fazla seçenek var aslında," deyip gülümsedi.
"Ya? Neymiş onlar?" diye sordum merakla, sandalyemde öne kayıp heyecanla onu dinlemeye başladım.
"Trakya Üniversitesini düşünüyordum fakat şehir dışına çıkmak istiyorum. Bu yüzden Boğaziçi Üniversitesi veya Marmara Üniversitesi, Sakarya Üniversitesi ya da Akdeniz Üniversitesi."
"Çok güzel. Hangi bölüm?"
"Psikoloji."
"Başka türlüsünü düşünemezdim zaten," deyip sırıttım.
"Senin var mı kafanda?" diye sordu. Elimi yanağıma yaslayıp umutsuzca ona baktım. Kafamda hiçbir şey yoktu. Bunca derdimin arasında üniversite düşünecek kafada değildim. Üstelik hiç ders çalışmıyorken...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aptal Kız
Teen FictionUmursamaz çocuk, masum kız hikayesidir. Kurguyu tamamiyle bilmeden ön yargılı davranma. Her hikâye bir şansı hak eder, sen de bu hikayeye bir şans ver. ;D Kapak Tasarımı: @BurhanAkgun