-Bölüm 30-

12.9K 488 55
                                    

Kapının açılma sesini duyduğumda istifimi hiç bozmadan Simay'ın kokusunu içime çektim.

Fakat hissettiğim koku ona ait değildi. Alışılmış, saf, kendine has kokusu başka kokuların altında kalmıştı. Toprak ve derisinin altına kadar işleyen ter kokusu burnumu doldurdu. Bu kokular o gece ormanda yaşadıklarını zihnimde canlandırıyordu. Ve itiraf etmeliyim ki hoş bir koku değildi. Fakat rahatsız olduğumu söyleyemezdim.

"Dışarı çıkmalısın?"

Geri çekilip bakışlarımı yatağın diğer tarafında duran sarı hemşireye çevirdim.

"Çıkmak istemiyorum, hemşire," dedim tekrar bakışlarımı Simay'a çevirirken. Bakışlarımı çevirmeden önce gözlerini devirdiğini görmüştüm.

"Öncelikle şu konuda bir anlaşalım; ben hemşire değil asistan doktorum. Ve evet çıkmak istemediğini görebiliyorum." Sesi son cümlesinde tuhaf bir tınıya bürünmüştü. Nefret gibi mesela.

"Beş dakika daha?" diye mırıldandım Simay'ın soğuk elini avcumda okşarken. Elleri neden bu kadar soğuktu?

"Ee.. şey, pekâla. Ama sadece beş dakika." dedi yenilgiyle. Cevap vermeyip Simay'ı izlemeye devam ettim. Neden uyanmıyordu? Uyanmasını eski ruh haline bürünmesini istiyordum. Bunu o kadar çok istiyordum ki, bunun için nelerimi feda edebileceğimin bir listesi yoktu.Çünkü herşeyi uğruna feda edebilirdim.

Bana ne oluyordu?

Günlerdir bu hastahaneyi bırak, Simay'ın başından ayrılmamıştım. Uyanıp bunları görse; muhtemelen heyecandan diğer tarafa temelli göçerdi.

Yüzünü inceledim. Melekleri kıskandıracak nitelikte güzeldi; yüzünde ki yara ve çürüklere rağmen. Neden böyle düşündüğümü bilmiyordum. İçimden gelmişti. Fakat bildiğim tek bir şey vardı; onu hiçbir zaman yanlız bırakmayacaktım. Bir hayvan gibi davranıp, gözlerindeki yaşların sebebi olmayacaktım. Onun yanında olacaktım.

"Beş dakika doldu Furkan. Artık çıkmalısın." Bakışlarım sarı hemşireye döndürüp ters bir bakış attım. Boynuna astığı karttan anladığım kadarıyla ismi; Lara'ydı. Kalemin kapağını kapatıp elinde ki dosyanın üst kısmına sabitledi ve bana baktı.

"Neden bu kadar öfkelisin?" diye sordu saf bir merakla.

"Öfkeli değilim."

"Evet öylesin. Bana..." duraksadı. Konuşmaya devam ettikçe sesi çatallaşmaya ve kırık çıkmaya başlamıştı. "... Çok sert davranıyorsun. Sana yanlış birşey yapmadım. Ama sen sanki yapmışım gibi davranıp, kalbimi paramparça ediyorsun. Neden bu kadar... öfkelisin Furkan?" Dayanamayıp tutmaya çalıştığı hıçkırığını serbest bıraktı ve yaşlar yanaklarına döküldü.

Onu umursamayıp Simay'a döndüm ve onun hareketsiz bütünlüğünü izledim. Uyan artık ya...

"Biliyorum bu çok bencilce ama bu kızı sevmen midemi bulandırıyor. Ben... Ben ondan daha güzelim!"

Bakışlarımı hızla ona çevirdiğimde, elinde ki hasta dosyasını yere fırlattı. Cidden! Simay'dan güzel olduğunu mu sanıyordu?! Hem dış görünüşün bir önemi var mıydı?

Ona bağırmak istedim fakat denizi andıran mavi gözleri çeşme gibi akarken zor zar sinirimi görmezden gelip tekrar Simay'a döndüm.

İlk tanıştığımız zamanlarda ona çok kötü davranıyordum. Sırf Mila'ya benzediği için ona yapmadığımı bırakmamıştım. Fakat O bir kere bile karşıma geçip Neden böylesin? diye sitem etmemişti. Tamam. Çoğu kez karşımda ağlamıştı, hatta bu hallerime, kendi iç dünyasında isyan etmişte olabilirdi. Fakat bunu bana karşı dile getirmemişti. Ama Lara ve diğer bütün kızlar bu halimi yargılamıştı.

Aptal KızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin