Bölüm şarkısı Skylar Grey ~ Invisible
15. BÖLÜM "İSTEK"
●
Ağır bedellerin ağır cezaları vardı. Çok sevmenin ağır bedelleri vardı kaybetmek gibi. Terk etmenin ağır bedelleri vardı özlemek gibi. Birini öldürmenin ağır bedelleri vardı değer verdiğin birinin ölümü gibi.
Aptal olmamın bedeli ise Erim'i kaybetmemdi. Ona Gizem'i çıkartması için baskı yapmasaydım, şuan yanımda kollarını belime sarardı belkide. Belkide her şey iyi olacak diyerek yalancı bir cenneti anlatırdı bana. Hafif uzamış kumral sakallarında birkaç dakikalık huzuru yaşardım belkide. Ancak şimdi tek yaptığım silahın namlusu bana doğru doğrutulmuşken, pişmanlığımın acı tadını yok etmeye çalışmaktı.
Ayla bana doğru yaklaşırken yanağımın iç tarafını ısırıp, bir yalan bulmaya çalıştım. Ancak beynim bu durumun yalan olduğuna kendisini o kadar inandırmaya çalışıyordu ki kendisini başka bir şeye odaklayamıyordu.
"Benimle birlikte karakola gelip hesap vereceksin. Yalanlarınız ortaya çıktı. Şimdi ne yapacaksınız seni küçük yalancı? Hepinizi kodese tıkacağım!" Cebinden çıkardığı kelepçeyi bileklerime takarken hiçbir tepki veremiyordum. Sanki her yeri camdan olan bir küpte sadece olanları izliyordum. Olanları gördükçe çığlıklarım küpün içinde yankılanırken dışarıya sesim ulaşamıyordu.
Kelepçeleri takıp beni sırtımdan ittirdi. "Yürü." Ona itaat ettim. Evin içine bakarken sessizce veda ettim. Sanırım benim hikâyem burada sonlanıyordu. Tam burada bir hikâye bitmişti ancak kitap hâlâ devam ediyordu. Benim hikâyem bitmiş olabilirdi ancak bir hikâye daha başlıyordu. Kelepçeler bileklerimi sıkı sıkı sararken yeni hikâyenin içinde kaybolmaya hazırdım.
Karakolun yoğun ortamı öyle boğucuydu ki iç sesim bile sesisini çıkarmıyordu. Buraya geldiğimizden beri epey endişeliydi ve benimle bile iyi anlaşmaya başlamıştı. Karşımda beni izleyen Ayla'dan gözlerimi kaçırdım ve yeri izlemeye başladım. Bana ne yapacaklardı? Erim ne yapıyordu? Nasıldı? Sorular ayağıma takılırken, yere hızla düştüm. Karanlık bir güneşin üstüme örtüldüğünden emindim.
Bir polis, onca koşuşturan polislerin arasından geçip bizim yanımıza geldi. Boyu uzun görünüyordu ve yüzü tıraşlıydı. Yeni polis olmuş gibi bir havası vardı aslında. Dudaklarımı ıslatıp adama baktım. O ise Ayla'ya bakıyordu. "Ayla Komiser'im sorgu odası hazırlandı. Lütfen gelin."
Ayla dizlerine bir şaplak atarak ayağa kalktı ve adama başını sallayarak onu yolladı. Gözleri bana doğru dönerken çenesiyle ileriyi gösterdi ve "Kalk," dedi otoriter sesiyle. İç sesim araya girdi. Aslında epey zamandır sadece oturup ellerini dudaklarına bastırıyordu. 'Şu kızı öldürmek istiyorum.'
İç sesime başımı sallarken Ayla yüzünü buruşturup tuhaf tuhaf bana baktı ve arkasını dönerek yürümeye başladı. Ben de onun arkasından geliyordum. Aniden yanıma yaklaşan polisle yüzüm kasılırken uzun boylu, şapkasıyla yüzünü kapatan adama baktım. Elini, koluma yerleştirirken önümdeki Ayla'ya baktım. Adamı fark etmemişti.
"Ayla Komiser'im kızın bilgileri hazır değilmiş. Sorgu odasına siz gidin. Kızın bilgileri hazırlandıktan sonra ben getireceğim suçluyu."
Ayla bir anda şaşkınlıkla bize dönerken şaşkınlıkla bakan gözleri sinirle parladı. "Bir şey bilmeyen çaylağı niye benim yanıma gönderiyorlar, Allah aşkına! Kızın bilgileri alındıktan sonra çabuk benim yanıma getirin. Sıkılmaya başladım. Zaten burası babamın çiftliği gibi olmuş. Bin şahit lazım buranın karakol olduğuna!" Ayla homurdanırken, arkasını döndü ve hızla gözden kayboldu. Adamın hâlâ kolumu tutmasıyla kolumu çekmeye çalıştım ancak adam bir türlü bırakmıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TEHLİKELİ İNTİKAM
Romanceİki adam. Biri karanlık bir buz, diğeri karanlığın kolları. Biri kızıl bir ateş, diğeri mavi okyanus. Bir kadın. Yaşadığı ihanetle, gözünü intikamın bürüdüğü bir kadın. Tüm bu yalanlar, ihanetler, karanlık ve suçlar var olurken kadın yanacak mıydı...