26. BÖLÜM "GÜNAH"

1.9K 80 20
                                    

Bölüm şarkıları;
Zella Day - Shadow Preachers
Beth Crowley - Come Alive

26. BÖLÜM "GÜNAH"

Sevgi acının tutsağıydı. Kar kadar güzel, kar kadar öldürücüydü.

Sevgi bir annenin kollarında saklıydı, sevdiğin kadının saçlarında, arkadaşının dostluğunda, kendinden daha çok sevdiğin adamın büyük ellerinde. Bir yaprak uçuşuyor, bir kalp atıyor, gökyüzü yarılıyor, birileri yağmurun görünmez kanatlarında ağlıyordu.

Nevra ise bekliyordu. Rüzgar genç kadının saçlarını okşuyor, gözlerini deliyordu. Bankın ıslak dokunuşu içini titretiyordu ve bu kabanına daha sıkı sarılmasını sağlıyordu. Gözleri gecenin kör kuyusunda gidip geliyor, sokağın ortasında yine o adamın kollarında olmayı diliyordu.

Bir kapının açılıp kapalışını duydu ancak hiç başını gökyüzünden çevirmedi. Adım sesleri yanına yaklaşırken, adımların sahibinin sesi de onu takip etti; "Üşüyeceksin be güzelim!" Nevra'nın sırtına önce büyük bir yorgan, daha sonrada arkadaşının kolları sardı.

"Tam tamına 10 gün oldu, Pelin. 10 gündür ne babamdan ne de ondan haber var." Gözlerini gökyüzünden ayırıp arkadaşının gözlerinin içinde şevkatle acımanın olduğu o ince çizgiye baktı. "O adam, Erim'e bir şey yaptı. Bunu hissediyorum. Canım çok yanıyor, o benim için yandıkça, ben kül oluyorum."

Pelin bir şeyler söylemek istedi. Her zaman ki gibi kızıp bağırmak, kendini hırpalamaması gerektiğini söylemek istedi ancak dili tutulmuş gibiydi. Nevra her zaman onun gibi olmuştu. İkisi de eğlenceli, sinirli ve samimiydi. Şimdi ise Pelin Nevra'yı tanıyamıyordu. Ağzından çıkan cümleyi ilk önce fark edemesede, devamını getirmeyi başardı; "O adama aşıksın değil mi? O zaman onun arkasından git. Böyle kaçarak hiçbir şey yapamazsın. Sen burada acı çekerken birde onu düşünsene? Sen gittin ve o neden gittiğini bilmiyor. Belkide hâlâ seni arıyordur?"

"Buğra."

Pelin donduğunu hissetti. Soğuk hava yüzüne vururken, Nevra'ya hayretle baktı. O adamdan bahsetmeyeli kaç yıl olmuştu? O yıllar Nevra'nın üstünden geçip gitmişti ve Pelin de o yılların altında kalmıştı. O adamı Pelin görmemiş olabilirdi ancak varlığı öyle acılara sahipti ki Pelin korkmaya başlamıştı. "Buğra nereden çıktı, Nevra?"

"Buğra geri döndü, Pelin." Delirmiş gibi bir kahkaha attı. "Ve hâlâ beni istiyor, Erim onu bilmiyor. Hadi arkasından gittim diyelim. Bu yalanlar ne olacak? Ona ne kadar yalan söylediğimi tahmin edebiliyor musun? Babam bir can aldı, arkadaşlarım neredeyse ölüyordu. Erim yok!" Gözyaşları yanağını takip edip boynuna ulaştığında gökyüzü gürledi ve yağmur hızla düşen bir melek gibi kanatlarıyla her yeri kapladı.

Nevra yağmuru umursamadan bahçede, ıslanmış bankın üstünde bağırıyordu. Bu daha çok feryada benziyordu. Ses telleri pişmanlıktan titriyordu. "Ben zarar vermekten başka hiçbir şey yapmıyorum. Geçmişim öyle karanlık ki önümü göremiyorum, Pelin! Buğra beni karanlığa hapsetti. Erim benim ışığımdı, önümü görebilmem için ona ihtiyacım vardı. Şimdi karanlığım o ışığı da yutuyor ve ben yapayalnızım."

Pelin kollarını Nevra'ya daha sıkı sarıp onu her şeyden korumak istedi. Nevra'yı ilk gördüğü zaman hâlâ gözlerinin önündeydi. O tek başına okulun kantininde otururken onun yanına gelmiş eğlenceli olduğu gerçeğini hiç saklamadan onun verdiği kibirle onunla konuşmuştu ve Nevra ona gülümsemişti.

Onu tekrar güldürmek için nelerini vermezdi.

"O adamın da sana ihtiyacı var, Nevra." Pelin bir şeyler söyleyip arkadaşının, dostunun pişmanlığını elleriyle tuz buz etmek istedi. "O seni affetmese bile en azından denedim diyeceksin. Onun yanında kaldım, gerçekleri söyledim diyeceksin." Derin bir nefes aldı ve Nevra'dan uzaklaşıp kızın ellerini yüzüne kapatmasını izledi. "Kaçmak ikinize de bir yarar sağlamayacak. Sen onu özleyeceksin, her gün pişmanlıkla ağlayacaksın ve o.. o senden nefret edecek. Buna dayanabilir misin?"

TEHLİKELİ İNTİKAMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin