Bölüm şarkısı; Alexiane - A Million On My Soul
38. BÖLÜM "GERÇEK"
●
Gülsevil ellerini yüzüne geçirip eğildi ve yüzünü ovaladı. Oturduğu evinin koltuğunda bile huzurlu olamıyordu. Bu sır, bu günah, bu haksızlık onunla birlikte daha ne kadar gidecekti? Nasıl yapacaktı bunu? Canı yanıyordu. O Bade gibi değildi. Bade gibi asla babasından destek görememişti. Ne maddi ne manevi. Babası böbrek hastasıydı ve inşaatta çalışırdı, annesi ise ev hanımıydı. Kıt kanâât geçinirlerdi. Babası maddi sıkıntılardan dolayı hukuk okumasını istememişti ama annesi hep yanındaydı. Ona hep güvenirdi. Şimdi geldiği noktayla ailesini o kötü hayattan kurtarmış, lisede okuyan kız kardeşi, annesi, babası ve kendisi güzel evinde güzel bir yaşam sürdüyordu.
Gülsevil bu işi haksızlıklara karşı göğüs germek için istemişti. Çünkü hayatı boyunca fakir olduğu için ezilmişti. Ama şimdi, şimdi yapmak istediği her şey üstüne yıkılıyordu.
Annesinin güzel sesiyle birlikte kolları onu sardığında üstünde beyaz gömlek, ona uygun olarak ceket ve kalem eteği vardı. Bugün o iğrenç mahkeme vardı. Gülsevil yalan söyleyecek, bir hayatı, arkadaşım, dostum dediği kız yüzünden kurtaracak, diğerini göz göre göre batıracaktı. Asıl her şey o Bartan Şah'dayken nasıl böyle bir şey yapıp masum olan birini içeri atacaktı?
"Benim güzel kızım neden böylesin dünden beri?"
Başını annesinin göğsüne yaslayıp kollarını annesinin beline sardı; "Mahkeme var ya, o yüzden böyleyim annem. Endişelenme."
"Hanım, kızı sık boğaz etme," diyen babasının sesiyle kıkırdadı ve annesiyle münakaşaya girdiklerinde onları izledi. Babası iyi bir adamdı, hukuk okumasını istemese bile yinede ona yardım etmeye çalışmış elinden geldiğince kitaplarının parasını ödemeye çalışmıştı. Onları asla üzmeye dayanamazdı. Bu fakirliğe rağmen hep gönlü zengin bir adam olmuştu.
Annesinin ve babasının komik konuşmalarını gülümseyerek dinlerken aniden gerçek hayata geri döndü ve kolundaki saate bakıp hızla ayaklandı. Mahkeme için çok kısa bir zaman kalmıştı. Oturduğu yerin yanına koyduğu çantasını aldı ve hızla kapıya doğru koşturarak ailesine gideceğini bağırarak söyledi ve topuklu siyah ayakkabılarını giyerek dışarıya çıktı.
Bade evinde dört dönüyordu. Masasındaki açık bilgisayarının ekranına baktı ve Bartan Şah'la göz göze geldi. Nasıl yapabilmişti bunu? Ona nasıl aşık olmuştu? Her şey normal başlamıştı aslında. Onu araştırıyordu, yaptıklarını, yaşadıklarını.. sonra onu daha da merak etti. Bu sefer gözleri onun yüzünde daha çok oyalanıyordu. Onun hakkındaki en küçük bilgide mutlu oluyordu. Sonra onu izledi. Gerçek Bartan Şah'ı. O adam iyi birine dönüşmek istiyordu. İyi biri olmaya çabalıyordu.
Onun Nevra Alaska'ya aşık olduğunu da biliyordu. Sevdiği adam başka bir kadını seviyordu. Ama neden sanki artık Nevra Alaska'yı sevmeyi bıraktığını düşünüyordu? Ona bunu düşündüren şey neydi?
Duvarındaki sanki tik toklarını duyuyormuş gibi hissettiği saatine baktı ve bilgisayarının kapağını kapatıp evinden çıktı. Arabasına binerken düşünmemeye çalışıyordu. Yaptıklarını, yapacaklarını düşünmemeye çalışıyordu. Direksiyonu tutan narin ve uzun elleri topuz yaptığı saçlarını düzeltti.
Gülsevil mahkeme salonunun kapısının önünde bekliyordu. Sanki ayakta kalamıyormuş gibi bir koltuğa çöktü ve başını arkasındaki duvara yaslayıp koridorda buraya doğru ilerleyen arkadaşına baktı. Yıkılmaz görünüyordu, bunca şeyi yaptığı halde yıkılmaz görünüyordu ve Gülsevil buna katlanamıyordu. Bade'nin yanına oturmasıyla gözünü kapıya çevirdi ve Bade'nin tanıdık eli kolunu tuttuğunda hiçbir tepki vermedi. "Ne olur böyle yapma."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TEHLİKELİ İNTİKAM
Romanceİki adam. Biri karanlık bir buz, diğeri karanlığın kolları. Biri kızıl bir ateş, diğeri mavi okyanus. Bir kadın. Yaşadığı ihanetle, gözünü intikamın bürüdüğü bir kadın. Tüm bu yalanlar, ihanetler, karanlık ve suçlar var olurken kadın yanacak mıydı...