Bölüm şarkısı; Phantogram - Cruel World
35. BÖLÜM "KÖRDÜĞÜM"
●
İnsanın başına gelecek en kötü şey sevdiğin birinin değişmesini izlemektir. İzlersin ama sevgin körelmez, o aşağılık sevgin asla tükenmez ve sen tükenene kadar yanında kalır. Bir kâğıt kesiği gibidir. Küçücük bir sıyrıktır ama çok acı verir.
O değişmişti. Kızlar bunu söylüyordu. Ama neden bu aşağılık kalbim hâlâ neden gerçek olduğuna inanamıyordu? Kızlar beni tutup bir kanepeye otutturduğunda ne yapacağımı bilmiyordum. Ben.. Ben kaçırılmıştım ve o beni umursamayıp İrem'leydi..
Öfkeyle bir çığlık atıp kızların kollarımdan tutmalarını umursamadan ayağa kalktım ve çıldırmış gibi irileşen gözlerimle onlara baktım. Korkuyla bana bakıyorlardı. "Bana bunu nasıl yapar!"
●
Hafif kararmış havada kızlarla bisiklet sürüyor, yaşadıklarımı ve hislerimi düşünüyordum. Hislerim kördüğüm olmuştu ve serin hava yüzüme vurup beni titretirken, asla çözülmüyor; dahası olabilirmiş gibi düğüm düğüm oluyordu.
"Hadi yarışalım!"
Gizem'in sesi sokakta eko yaparken, sesi beni kendime getirmişti. Tüm hislerim hayali bir dumanla içime hapsolduğunda gülerek ona baktım ve pedallara asılıp "Sizi yendim bile!" Diye bağırdım. Elvan ve Ayla'nın oyun bozanlık yaptığımı söyledikleri sözleri arkamdan geliyor, onlara daha çok gülüyordum. Önümde Gizem vardı ve aslında asıl oyun bozan o'ydu çünkü yarışalım dedikten hemen sonra bir anda hepimizi geçip gitmişti.
"Sen çok sinsi bir hamilesin!" Diye gülerek bağırdım ve aniden Gizem'in durmasıyla hızla ben de durdum yoksa onunla birlikte yere kapaklanacaktım. Elvan ve Ayla'da durduğunda bisikletimden inip Gizem'in yanına ulaştım ve kaşlarım çatılırken bir yere baktığını fark ettim. "Ne oldu?"
Gizem irileşen gözleriyle bize baktı ve tekrar baktığı yöne doğru döndü. Gözlerini takip edip baktığı yöne baktığımda hemen biraz uzağımızda farları açık siyah arabanın içinden onların indiğini gördüm.
Erim'ler buradaydı.
Aniden gözlerimiz birbiriyle çarpıştığında adım kalın ve biçimli dudaklarından dökülmüştü. Bir kez daha onun güzelliğini düşledim. Onun bana sarılan kollarını, dudaklarıma değen dudaklarını düşledim. Sonra ise gerçeklere düşüşüm çok ağır oldu. Kızlar onun beni aldattığını söylemişlerdi. Canımı iki paralık ettiğini, kalbimi cayır cayır yaktığını söylemişlerdi. Ve bu yanan kalbim hâlâ onun hayaliyle yaşıyor, keşke önceki gibi korkmadan ona sarılsam diyordu.
Korkmadan o güzel kokusunu içime çeksem, elini tutsam ve onu öpebilsem.. Ama keşkelerin altında kıvranıp ağlamaktan başka bir şey yapamıyordum.
Onsuz nasıl olurdum? Ne hale gelirdim? Beni aldatan bir adamı bu kadar sevmek çok acı değil miydi? Beni bırakan bir adamı bu kadar özlemek saçmalık değil miydi?
Ona bakmaya devam ettim. Erim bana doğru adımlamaya başladığında gözlerimi O'ndan çekemiyordum ancak gerilemiştim. Korkuyordum asasen. Asasen bunların gerçek olduğunu öğrenmekten korkuyordum. Beni bırakıp gittiğine inanmak istemiyordum. Biz nasıl bu hale gelmiştik ki? Bu kadar güzelken nasıl böyle olmuştuk?
Tam karşımda durduğunda gözlerim dolu doluydu. "Git buradan. Beni rahat bırak."
Kollarımı tutan elleriyle cayır cayır yandım. Titredim ve üşüdüm. Beni bırakan bu adam için bedenimin bu tepkileri vermesi saçmalıktı! Ona sarılmak istemem saçmalıktı! Kollarımı tutan elleriyle bir adım yaklaştı ve aramızda çok kısa bir mesafe kaldı. Dudakları aniden yanağıma dokunduğunda dudaklarını çekmeden ve beni öldürerek konuştu; "Seni bırakayım öyle mi? Sensizlikten ölürken seni bulduğum anda bırakayım öyle mi sarışın?"
Gözlerimi kapatmak istedim, her şeye yeniden başlamak, her şeyi unutmak istedim.
Ama olmadı.
Unutumazdım.
O İrem'le birlikteydi ve beni aldatmıştı.
Öfkeyle acı harmanlanıp beni esir alırken derin bir nefes aldım ve kokusunun beni öldürmesine izin vermeden titreyen ellerimle göğsüne tutunup onu ittim. Geri çekilmişti, beni zorlamamıştı. Geri çekildiğini biliyordum çünkü onu milim oynatamayacağımı biliyordum. Gözlerimi kaldırıp yüzüne baktım ve ağlamamak için kendimi zorladım. Güçlü olacaktım, olmalıydım. Aniden göğsündeki ellerimi tutmasıyla hâlâ göğsüne tutunduğumu fark ettim ve hızla, sanki ateşe değmiş gibi ellerimi çekip geriye kaçtım. "Sen zaten beni baştan beri bırakmışsın şimdi bırakmak çok zor olmasa gerek!"
Aniden eli yanağımı avuçlayıp beni mengene altına aldığında diğer kolu belimi sarmış beni kendine çekmişti. Özlem ve ihanet şimdi savaş içerisindeydi. Tıpkı Erim ve ben gibi. İrileşen gözlerimi kapatıp dahası olabilirmiş gibi beni kendiyle sarmalarken ellerim o güzel yumuşak saçlarına değdi ve özlemle o beni kendisine hapsederken ona yenik düştüm. Benden ayrıldığında kollarında hâlâ şaşkınca ona bakıyordum. Dudaklarını boynuma bastırdı ve "Çok özledim," diye fısıldadı. Geri çekildiğinde hâlâ gerçek dünyaya geri dönebilmiş değildim. "Ne olduğunu anlatacaksın."
●
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TEHLİKELİ İNTİKAM
Romanceİki adam. Biri karanlık bir buz, diğeri karanlığın kolları. Biri kızıl bir ateş, diğeri mavi okyanus. Bir kadın. Yaşadığı ihanetle, gözünü intikamın bürüdüğü bir kadın. Tüm bu yalanlar, ihanetler, karanlık ve suçlar var olurken kadın yanacak mıydı...