Bölüm şarkısı The Cap - Lovesick Fool
32. BÖLÜM "MÜZİK"
●
Konuşamıyordum, göğsüm daralıyor her yeni kelime dudaklarımın arasında ezilip kanı damağımda bırakıyordu. Hepimizin bazen konuşamadığı anlar vardı. Bazen değil, çoğu zaman bir kelime etmeye bile yorgun düştüğümüz anlar. Başka birileri olmaya ihtiyacımızın olduğu anlar vardı. Dinlediğim yabancı bir şarkının sözleri boğazımdan kopup kalbime ulaşır gibiydi.
Şöyle diyordu; Hepimiz birisi olmak isteriz, sadece kim olduğumuzun tadını almaya ihtiyacımız var.
Hepimiz birisi olmak isteriz, gitmeyi dileriz ama o kadar da uzağa değil.Küçükken hep bir günlüğüne hayatının çok güzel olduğunu düşündüğüm birilerinin bedenine girmeyi dilerdim. Kendimi değiştirmemek, sadece yeni hayatların tadını almak, tümünden yok olmak. Sonra büyüdükçe herkesin bir kırılma noktasının olduğunu keşfettim, herkesin acısının yarasını gördüm, dileğim asla var olamayacak bir hayaldi ancak hayat öyle korkunçtu ki küçüklük hayalimin gerçekleşemeyeceğini bana göz göre göre göstermeyi seçmişti.
Bedenim sarsılıyordu, büyük ihtimalle bir rüyanın içerisindeydim ve ruhum dışarıda her ne yaşıyorsam, gerçek dünyaya dönmemi engelliyordu. Ormanlık bir alandaydım. Koşuyordum, öyle koşuyordum ki dalağımın patlayıp beni yere yıkacağına inanmıştım. Dışarıda hâlâ bedenim sarsılıyordu, koşarken de sarsıldığımı hissediyordum. Ne rüyadan ne de gerçek hayattan kopamamış, sıkışıp kalmıştım.
"Seni bulacağım!" Dedi bir ses. Omzumun üstünden etrafa baktığımda hiçbir şey yoktu. Hızlandım, öyle ki etrafımdaki herşey bir hiç gibiydi. Renkler karışıp fırçanın o yumuşak tüylerini rüyama vuruyordu. Her şey karmakarışıktı. "Seni ben değil, o koştuğun uçurum öldürecek!"
Uçuruma bir santim kala durduğumda nefes nefese uçurumun altındaki karanlığa baktım ve gözlerim irileşirken sesin ismimi zikretmesi ve beni ileriye itmesiyle onu gördüm.
"Baba!"
Rüyalarımda her zaman uçurumdan düştüğümü görür, aniden uyanırdım. Korku kalbimi sarıp beni boşlukta sallandırdığında aniden elimi tutup beni karanlığın dibinden kurtaran sıcak ve kokusuyla harmanlanmış eline sıkıca sarıldım.
Sanki beni her şeyden koruyacak olan o'ymuş gibi.
Sanki tek dayanağım o'ymuş gibi.
Gözlerimden kan damlayacak diye korkuyordum. O kadar ağrıyordu ki acısı ellerimi gözlerime siper edip parmaklarımla oymak istememe neden oluyordu.
Ancak kıpırdıyamıyordum. Bırakın kıpırdamayı, bir kelime söyleyecek halim yoktu. Ağrıyan gözlerim bir ışık hüzmesinin yüzüme vurmasıyla hafifçe aralandığında bir yatakta olduğumu fark ettim. Yüzüm gecenin karanlığını gösteren bir cama çevriliydi ve ben.. Ben yatağa kelepçelenmiştim!
"Sonunda uyandın, bu anı görebilmek için neler yaptığımı bir bilsen!"
Sesi kulaklarıma dolduğunda safra tadı boğazıma dayanmıştı. Üstüne kusmak istiyordum. Onu öldürüp hayatımdan çıksın istiyordum.
O'ndan tiksiniyordum.
Başım sese doğru döndüğünde, karanlık odada tek ışık kaynağı olan ay, onun yüzüne vuruyor, beni katlediyordu. Ayakta, düğmelerini çözdüğü beyaz gömleğiyle öyle korkunçtu ki çığlık atmak istedim. Yüzü öyle bir hâle gelmişti ki onun sesini duymasam, o olduğuna inanmazdım. Her yeri morluk içindeydi, gözü şişmiş, alnından çenesine doğru olan bıçak yarası henüz kendini kapatmamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TEHLİKELİ İNTİKAM
Romanceİki adam. Biri karanlık bir buz, diğeri karanlığın kolları. Biri kızıl bir ateş, diğeri mavi okyanus. Bir kadın. Yaşadığı ihanetle, gözünü intikamın bürüdüğü bir kadın. Tüm bu yalanlar, ihanetler, karanlık ve suçlar var olurken kadın yanacak mıydı...