Bölüm şarkısı TDG ~ Lost İn You
21. BÖLÜM "PATRON"
●
İlk paragrafı yazamayan bir yazar gibi kaderimi bomboş bırakmıştım. Birkaç kelime gidip geliyor zihnime, birkaç tanesi gelemeden geri dönüyordu. Ellerim titriyor, kaderimin bomboş sayfasına birkaç kelime çiziyordum. Karanlık duvarların arkasındaki gözler beni izliyor, acizliğime gülüyorlardı. Bir insanın, sizin gözlerinizin arkasındaki ruhunuzu bilmesi, anlaması ve hissetmesi kadar kötü bir şey yoktu.
Ve ben acizliğim hissedilsin istemiyordum.
Ancak yaşadıklarım, adım attığım her pişmanlık aciz olduğumu bir kez daha yüzüme tokat gibi çarpıyordu. Gerçeklik. Gerçekliğin kelepçeleri bileklerinizi yakaladı mı, hayallerin kapıları bir bir kapanıyordu yüzüne. Erkam gerçek, Erim benim için bir hayaldi ve Erim'in, Erkam'ı gördüğü anda ki yüz ifadesi hayallerin kapılarının yüzüme kapandığının habercisiydi.
Ben nişanlıydım ve belkide o, bunu yeni öğreniyordu.
"Nevra!" Erkam'ın sesi bize biraz daha yaklaştığında gözlerimi gözlerini karşıya dikmiş, sıkılı çenesiyle beni hâlâ tutmaya devam eden Erim'e baktım. Belimdeki elini hissetmeye çalıştım, mavi gözleri bana bakmasada, ezberlemeye, kokusunu içime çekmeye çalıştım. Bu onu belkide son gördüğüm zaman olacaktı. Sonlar başlangıçları özletiyordu.
Bir adım geriye gidip, belimdeki elinin hafifçe tenimden ayrılmasını bekledim. Ona arkamı dönerken, çatık kaşlarıyla bizi izleyen Deniz'le göz göze gelmiştim. Erkam, dans eden insanlar arasından bana doğru ilerliyor, ismimi sesleniyordu. Ona doğru bir adım attım. Bu bir adamdan gidişim değildi. Bu, bir adamın kadından gidişiydi.
Erim biliyordu ve gitmeme izin veriyordu.
Bir adım daha attım. Sesler birbirine karışmış, titrek bacaklarım beni taşıyamaz olmuştu. Erkam'la aramda sadece iki-üç adımlık mesafem vardı. Yeşil gözleri bana doğru dönerken aniden koluma yerleşen elle geriye doğru çekildim ve büyük bir çığlık dudaklarımdan koparken restorantaki tek ses çığlığım oldu. Herkes susmuş, bizi izliyordu; Beni tutarak sürükleyip dışarıya çıkaran Erim'le beni. Arka kapıya doğru ilerlerken Erkam'ın adımı seslenmesini umursamadan diğer eliyle telefonunu çıkarıp, birkaç tuşa bastı ve telefonu kulağına dayayıp, arka kapıyı açarak dışarıya çıkmamızı sağladı. O sırada karşıdaki, telefonu açmıştı.
"Deniz, Ferhat abiye bu gece Fransa'ya uçacağımızı söyle." Karşı tarafı dinledi. Park edilen arabaların arasından ilerlerken omzumun üstünden restoranttan çıktığımız arka kapıya baktım. Erkam ortalarda görünmüyordu. "Evet. Biz önden gidiyoruz. Soru sorma, öyle gerekti."
Telefonu kapatırken aniden Erkam'ın sesiyle omzumun üstünden bakacaktım ki beni hızla arabanın kapısından içeriye soktu. "Bir daha seni kaybetmeyeceğim! Sakın o tarafa doğru bakma!"
Araba hızla restorantı geçtiğinde kapının kenarını tutup, Erim'e döndüm. Aniden direksiyona bir yumruk atıp, kornanın çalmasını sağladı. İrkildim. Soğuğa rağmen arabanın tüm camlarını açmıştı ve üstüne bunu yapması beni çok korkutuyordu. İlk defa ondan korktuğumu hissettim. "Çok hızlı gidiyorsun. Ayrıca bu saatte nasıl uçak bulacaksın? Eve gitmek istiyorum. Eve gidelim, Erim!"
Aniden yüzünü bana doğru çevirip, direksiyona tekrar bir yumruk attı. Beni duymuyor gibiydi. "O adamla nişanlısın, değil mi? Niye geri geldin lan o zaman! Ben her gün o adamla beraber olmanı izledim. Ben her gün öldüm, Nevra! Her gün! Şimdi bana geldin ama başka bir adama aitsin, öyle mi? Ama, hayır! Ona geri dönemeyeceksin! Seni tekrar kaybetmeyeceğim!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TEHLİKELİ İNTİKAM
Romanceİki adam. Biri karanlık bir buz, diğeri karanlığın kolları. Biri kızıl bir ateş, diğeri mavi okyanus. Bir kadın. Yaşadığı ihanetle, gözünü intikamın bürüdüğü bir kadın. Tüm bu yalanlar, ihanetler, karanlık ve suçlar var olurken kadın yanacak mıydı...