28. BÖLÜM "YANGIN"

1.5K 59 7
                                    

Bölüm şarkısı;
Plump - Need You Now

28. BÖLÜM "YANGIN"

Küçük kız minik bedeniyle gökyüzüne savaş açmıştı, uçurtmasını uçuracaktı. Renkler onu içine çekmiş, bir süreliğine siyahtan sıyırmıştı. Küçük kız siyahı tanıyordu; doğduğunda onu karşılayan siyah, çok geçmeden hayatının merkezinde olmuştu. Şimdi karanlık eller bileklerine dolanırken, uçurtması onu gökyüzüne çekip onu mavi yapıyordu.

Koşmaya başladı, önce yüzü soğuk kesildi sonra yanmaya başladı. Direndi. Aldırmadı. Kahkaha atmaya başladı. Pembe eteği bacaklarına çarparken başını geriye attı ve daha sesli gülmeye başladı. Bir müziğin notasında kaldı sesi, sonra boğazında kaldı.

Saçına dolanan eller uçurtmasını gökyüzüne feda etti.

Küçük kızın hikâyesi burada bitmemişti, hiçbir şey o küçük kalbinde hissettiği gibi bitmemişti.

O küçük kız büyümüş, güçlü bir kadın olmuştu ve renklerini siyah bir adamda bulmuştu.

Erim elinin içindeki elimi daha sıkı kavradı ve omzunun üstünden bana baktı. "Dondurma almamı ister misin?"

Bardan tabiri caizse uçarak çıkıp yürüyerek çarşıya gelmiştik ve şimdi gecenin kör kütüğünde dışarıda dolaşıyorduk.

Hem de Erim sarhoşken!

Ona baygın bir bakış atıp eline asıldım. Durmasını istiyordum; "Ne dondurması Allah aşkına nereden bulacaksın dondurmayı? Hadi evimize gidelim yeter!"

Aniden beni belimden tutup kendine çekerek diğer eliyle yanağımı avuçladı. Ona şaşkınlıkla bakarken yüzümün aldığı şekli düşünmek bile istemiyordum. "Bana sarhoş diyorsun ama asıl sarhoş sensin." Çenesiyle omzumun gerisini gösterdi. "Köşedeki dondurmacıyı görmüyor musun?"

Ellerim iki yanımda öylece dururken omzumun üstünden gösterdiği yere baktım ve dondurma dükkanını yeni açan adamı gördüm. Saat kaçtı ki dükkanlar açılmaya başlamıştı? Beni duymuş gibi elini yanağımdan çekti ve diğer eli belimden kayıp tekrar elimi bulurken "Saat 6:30," dedi.

Başımı sallayıp beni dondurmacıya doğru çekmesine izin verdim. Uykum öyle çok geliyordu ki görüntüler bir müddet kayboluyor, sonra tekrar beliriyordu. Tezgahın arkasındaki adam bizi fark etmesiyle büyükçe gülümsedi; "Bu saatte pek müşteri gelmez abi, siz benim ilk müşterimsiniz. Neyli olsun dondurma?"

"İki tane kremalı dondurma." Göz ucuyla bana bakıp tekrar adama döndü; "Bir tanesinde karamel de olsun."

Evin önüne geldiğimizde, bacaklarımın kopacağını ve kör olacağımı hissediyordum. Erim soğuk havadan dolayı açılmış, daha da uykusuz kalmıştı ve benden çok, o yorgundu. Binaya girip beyaz koridorda ilerlemeye başladım ve o da arkamdan gelirken kapının önünde durup elimi ona uzattım; "Anahtarı ver de kapıyı açayım."

Avcumun içine bıraktığı anahtarı alıp kapının deliğine soktum ve kapıyı açarak önce ben, sonra o içeriye girdik. Onu sağ koridora girip odasına girmeden üstündeki mavi gömleğinin düğmelerini çözene kadar izledim ve başımı iki yana sallayıp mutfağa girdim. Ardından buzdolabına bakınıp yiyebileceğim bir şeyler çıkarttım. Dondurma yemiş olsamda, dondurma beni doyurmaya yetmezdi ve guruldayan karnımı bastırmak zorundaydım.

Kısa elbisem beni rahatsız etsede, çarşıda Erim'in ceketini belime bağladığımdan, bacaklarım açıkta kalmamıştı. Ayık olmayan haliyle bile bunu düşündüğü için Erim'i alkışlamak istiyordum.

TEHLİKELİ İNTİKAMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin