"Allah'ım lütfen yardım et.." diye çaresizce geceye fısıldayan genç kız hızla nefes nefese koşmaya devam etti.Nasıl göründüğünün farkında bile değildi. Üstündeki kabarık elbiseyi eteğinden tutmuş karanlığın örtüğü sokakları koşarak aşıyordu. Ne zamandır koşuyordu hiçbir fikri yoktu ama ayaklarında derman kalmamıştı artık. Daha fazla devam edemeyeceğini düşünürken koşmaktan vazgeçip, nefes nefese hızlı adımlarla devam etti yoluna.
Evden kaçmadan evvel babet ayakkabılarını giydiğine içinden şükürler ederken hala olanların şokundaydı. Hayatı zaten kötüyken bu akşam olanlarla daha da berbat bir hal almıştı. Yaşlar sel misali gözlerinden akarken elini kaldırıp silmedi bile. Yaşlar uzun bir yol çizip artık boynuna doğru akıyordu ama ne yaşları, ne de yüzüne vuran keskin soğuk havayı aldırmıyordu bile. Perişan bir haldeydi.
Yürüdüğü sokak o kadar ıssız ve korkunçtu ki ürkmeden edemiyordu. Havanın soğuk olmasıyla herkes evlerine kapanmıştı ve kimseler yoktu dışarıda. Sokak lambasının olmasına rağmen karanlıktı sokaklar. Ürkütücüydü. Tabi bir de tek başına bir kız için çok daha korkutucuydu.
Arkasından çektiği küçük valizini titreyen eliyle zorla kavramıştı. Hızlı hızlı alıp verdiği nefesini düzene sokmak için adımlarını daha da yavaşlattı. Ürkek bakışlarıyla etrafa bakındı. Ufacık bir ses bile titremesine sebep oluyordu.
Gecenin bu vakti evinde, yatağında olmayı çok isterdi her ne kadar orayı evi gibi görmese de sığınacağı bir dört duvardı ve kafasını koyacağı bir yastığı vardı.
Ağlayarak devam etti yürümeye. Hıçkırığını içinde tutmak için de ayrı bir savaş içindeydi. Kimseye sesini duyurmamak için mücadele ediyordu.
Arkasından onu kovalayan üvey abisini atlatmayı sonunda başarmıştı. Buna rağmen korkusu geçmemişti, korkuyordu ama artık kendine en azından geceyi geçirebileceği bir yer bulmak mecburiyetindeydi. Koşarken nereye gideceğini hesap etmediği için şu an tam olarak nerede olduğunu bilmiyordu. Bir başına gecenin bir vakti nerede kalabilirdi onu da bilmiyordu ama şu an tek sevinebileceği, tek şükür edebileceği şey o adamdan ve üvey abisinden kaçmış olmasıydı.
Çok koşmuştu ve artık dizleri titriyor, bacak kasları ağrıyordu. Daha fazla ne kadar dayanabilirdi hiç bilmiyordu. Uzun dantelli kolları olan elbisesi iliklerine kadar soğuğu hissetmesine sebep oluyordu. Her ne kadar koşmuş olması biraz ısınmasına sebep olsada gecenin ayazında üşüyordu. Evden kaçarken olanların şaşkınlığıyla sadece küçük valizine eline geçen eşyalarını zorla tıkmış ve çantasını aldığı gibi fırlamıştı evden. O anın verdiği şokla nasıl onları bile akıl etmişti hiç anlamıyordu. Ucuz kurtulmuştu. Bu gece ölü bir ruha sahip olarak da devam edebilirdi hayatına. Yaşayan bir ölü olmaktan son anda kendi çabasıyla kurtulmuştu.
Korkak adımlar atarak yoluna devam ederken uzaktan gelen, "Yaren!" bağırışını duyunca olduğu yerde donup kaldı. Vücudunu saran korkuyla titredi. Bu titreme soğuktan değil saf korkudandı. Bu üvey abisinin sesiydi ve bu da demekti ki tam yarım saattir abisi hala onun peşindeydi.
Evden kaçtığından beri tutmaya çalıştığı ama bir türlü başaramadığı göz yaşları tekrar sel misali aktı. Ne yapacağını bilmez halde çaresizce etrafına bakındı. İçindeki fırtına büyüyüp gözlerinden taşıp aktı.
Derin derin nefes alıp kendine gelmeye çalıştı ve hemen koşmaya başladı. Ses halen uzaktan geldiği için umudunu kaybetmek istemiyordu. Kaçabilirdi. Kaçmak zorundaydı, o cehenneme dönemezdi. Başka şansı yoktu.
Bacak kasları zonklamaya başlasa da koşarak, "Allah'ım yardım et bana." diye kendi kendine fısıldadı. Kimsesizdi, Allah'tan başka kimsesi yoktu. Bir tek Rabbine sığındı ve ondan yardım istedi.