Yaren evden çıktığı andan beri hızlı yürüyerek bir an önce mahalleden çıkmak istiyordu. Kuru soğuk havaya rağmen dışarıda olan insanların fısır fısır kulaktan kulağa konuşması Bedirhan'ın dediklerinin doğruluğunu kanıtlıyordu. Bu durumdan çok utanan Yaren başını eğmekten başka bir şey yapamadı. Herkes Bedirhan'ın evinden çıktığını görünce yüzüne yüzüne bakıp fısır fısır konuşmaya başlamıştı."Ahlaksız"
"Utanmaz"
"Rezil"
Bu duyduğu sözler birer çivi gibi battı canına. Her kelimeyle sanki biri bıçakla canını parçaladı. Acıdı canı. Kulaklarını tıkamak istedi. Bunları duyacağına keşke yer açılsaydı da yerin dibine girseydi. Bunca zaman namusuna kimsenin tek laf etmesine müsaade etmeyen, buna asla fırsat vermeyen Yaren ne hallere düşmüştü. İnsanlar için bilip bilmeden günah almak ne kadar da kolaydı. Bir insanı ne hale getirdiğini bilmeden konuşmak bir tür hobi olmuştu resmen. Can sıkıntısından başkasının günahını alırken o insanın başına ne tür belalar açıldığından habersizdi insanoğlu. Kötüydü bazı insanlar. Bir gün onlarında başına gelebileceğini düşünmüyorlardı.
Duyduğu her kelimeyle gözünden aktı yaşlar birer birer. Başını yerden kaldıramadı. Suçsuzdu ama yapamadı. O kötü insanlara bakmak istemedi. Yapmadığı bir şey için utanıyordu. Hayatı zaten zordu neden herkes zorlaştırmak için uğraşıyordu ki?
Mahalleli o dedikoducu iki yaşlı kadının tarif ettiği kızı hemen tanımıştı, ne de olsa herkes birbirini tanıdığı için yeni biri geldi mi herkes bilirdi. Dedikodu için yer arıyorlardı. İçinde iyilik barındırmayan insan çoktu.
Bu düşüncelerle bu insanların üvey abisine de söyleyebilecekleri aklına gelince hemen bir dükkanın önünde duran yaşlı bir adama yaklaştı Yaren ve onun iğneleyici bakışlarını aldırmadan yakındaki otogarı sordu. Kadir'e yakalanmamalıydı. Bu sözlere bile katlanabilirdi ama üvey abisine yakalanamazdı. Adamın tarifiyle taksiye binip en yakın otogara gitti.
Bedirhan sinirinin biraz yatışmasıyla odasından çıktı. Siniri saman alevi gibiydi. Mutfağa girdiğinde kahvaltının hala masada ve el değmemiş olması canını sıktı. Kırmıştı kızı farkındaydı. Her ne kadar soğuk, sert biri olsa da o da vicdan sahibi bir insandı. Olan olmuştu ve umrunda değildi, aslında onu sinirlendiren Ahmet babasının ona olan tepkisiydi. Hiç beklemiyordu böyle bir şey. Dinlememişti bile onu ve yargılamıştı hemen. Sanki bunca yıllık oğlunu tanımıyordu.
Sehpanın üstündeki notu görmeden Yaren'in kaldığı odanın önüne gitti. Kapıyı tıklattı, "Yaren.." diye seslenerek.
Ses gelmeyince bir daha vurdu kapıya, "Yaren gel kahvaltını yap.." diyerek ama yine sessizlikle karşılaştı. Kaşlarını çatan Bedirhan, "Yaren. Yaren bak içeri geliyorum," deyip kapıyı açtı ve içeri girdi.
Yatak toplanmış ve kız yoktu. Odadan çıkıp evin içinde, "Yaren." diye seslendi belki banyodadır diye ama sessizlik vermişti cevabını. Derin bir nefes alıp verdi ve evin içini aradı ama kız yoktu. Çaresizce salona döndü ve kendini koltuğa attı. Nereye gitmiş olabileceğini düşünürken gözüne sehpanın üstünde, ekmek poşetinin yanındaki kağıt takıldı. Hızla aldı ve baktı. Okuduğu not ve yanındaki parayla vicdanı sızladı ve sinirlendi. Öfkeyle yüzünü sıvazladı ve hemen evden çıktı. Daha dün etrafta dolanan kızın üvey abisi hala ortalıkta geziyor olabilirdi.
Etraftaki, yüzüne bakıp fısır fısır konuşanlara kararmış sert bakışlarını yolladı ve bu kafalarını çevirmelerine yetmişti. Pişmanlıkla, "Ulan bir de para bırakmış.." diye kendi kendine söylendi sağına soluna bakarak sokakta ilerlerken.