Dört gün sonra...Kaybedilen küçük bir canla devam ediyordu hayat fakat eskisi gibi değildi. Kırık dökük bir şekilde zaman geçiyordu. İyileşen yüreklerine bir darbe yemişti Yanmaz çifti. Evlatlarını kaybetmişlerdi hem de en acı şekilde ve bu onların bu dünyadaki sınavı olmuştu.
Yaren hastaneden eve geleli tam dört gün olmuştu. Dört koca gün geçmişti ama Yaren tek kelime etmemişti. İçine kapanmıştı. Kaldığı odaya herkes teker teker girmiş onunla bir türlü iletişeme geçmeye çalışmışlardı ama Yaren dış dünyaya resmen kendini kapatmıştı. Sadece getirilen yemeklerden zorla bir kaç lokma yiyip hemen sonra da ağrıları için ilaçlarını alıp tekrardan boş gözlerle camdan dışarıya bakmaya devam ediyordu. İçinden hiçbir şey yapmak gelmiyordu. Vücudunda dün banyo yaparken gördüğü morluklar değil de, yüreğindeki o yangın yakıyordu canını en çok.
Korkuyordu Yaren. Sevdiklerini kaybetmekten çok korkuyordu ve korktuğu hep başına geliyordu. Yüreği artık bir kaybı daha kaldıracak kadar güçlü değildi. Zayıf düşmüştü. Parmağını kaldıracak gücü kendinde bulamıyordu.
Bedirhan gözlerinin önünde her gün biraz daha kendi kabuğuna çekilen karısıyla çaresizliği iliklerine kadar hissediyordu. Ulaşamıyordu karısına bir türlü ve bu canını çok yakıyordu. Onun soluşuyla beraber kendi de tükendiğini hissediyordu. Yüreği sevdiğinin ismini haykırırken Bedirhan korkar olmuştu onun adını ağzına almaya. Çünkü karşı karşıya kaldığı tek şey büyük bir sessizlikti. Her gece yine kendisine tek kelime etmeyen karısının yanına sokulup yanında yatıyordu. Yüreğinden geçen her şeyi teker teker söyleyip saçlarını koklayıp öyle uyuyordu Bedirhan. Doktorun zorlamayın onu dediği için çok üstüne gidemiyordu. Onu zorlayıp daha da kendinden uzaklaştırmak istemiyordu.
Bu sabahta kocasının getirdiği kahvaltılıklardan zorla bir kaç lokma yiyen Yaren ilaçlarını da aldıktan sonra Bedirhan'ın işe gitmesiyle tek başına kalmıştı odada. Kocasına bile kendini o kadar kapatmıştı ki onun da üzüntüden mahvolduğunu göremiyordu.
Bedirhan her ne kadar gitmek istemese de kaç gündür gitmediği pastaneye gitmek zorunda kalmıştı. Ahmet babasının evde olmasına rağmen Filiz'i de arayıp karısının yanına çağırmıştı.
Aradan geçen yirmi dakikadan sonra Yaren'in kaldığı odanın kapısı açılıp kapanmış ve içeri biri girmişti.
İçeri giren Demir kendisine bir kere olsun dönüp bakmayan Yaren'e üzgünce bakıp derin bir nefes aldı. Usulca onun oturduğu yatağa yaklaşıp yanındaki boşluğa oturdu. Bir an olsun gözlerini kız kardeşi gibi gördüğü Yaren'den ayırmadan gülümsemeye çalışarak, "Filiz bir kaç gündür rahatsız, midesini üşüttü galiba artık bugün benimle idare edeceksin Yaren bacım.." dedi ama yine hiçbir tepki alamadı Yaren'den.
"Konuşmuyorsun. Konuşmayacaksın benimle anladım," dedi Demir başını aşağı yukarı sallayarak. Her ne kadar Yaren'i anlamaya çalışsada artık bu durumu kaldıramıyordu.
Yaren yanındaki adamı umursamadan daha doğrusu duymadan ruhsuz bakışlarıyla camdan dışarıyı izlerken aniden elinin tutulup ve biraz sıkılmasıyla korkarak bakışlarını hemen Demir'e çevirmişti elini geri çekmeye çalışarak ama karşısındaki adam buna izin vermedi ve sıkıca tuttu elini.
Yaren'in dikkatini çekmeyi başaran Demir onun elini canını acıtmadan sıkıca tuttu güven vermek istercesine ve gözlerinin içine bakarak, "Yapma böyle Yaren.. Bak sen bizim hayatımıza girerek bize mutluluk, neşe getirdin şimdi yapma böyle. Sen bize, bana kardeşimi geri verdin. Sen Bedirhan'ı hayata geri getirdin. Bu dünyada herkes kayıplar veriyor. Biz de verdik. Biz de anamızı babamızı kaybettik, yalnız kaldık.." diyerek duraksadı ve yutkunarak devam etti sözlerine, "Senin acın daha büyük biliyorum. Evladını kaybettin ve bu acının bir tarifi yok. Sana üzülme diyemem ama şunu diyebilirim ki şu insanoğlu bu dünyada her boka alışıyor be gülüm. Alışmak zorunda kalıyor. Kaybetmeye de, acıyla yaşamaya da. Her ne ise işte yavaş yavaş alışıyor insan çünkü hayat devam ediyor. Ne olursa olsun bu dünya yine dönüyor. Sen benim hep istediğim ama olmayan kız kardeşimsin. Sen, Bedirhan benim için neyse o'sun, onun kadar değerlisin benim için. Siz bebeğinizi kaybettiniz biz de yeğenimizi. Sizin canınız yandı bizim ki de sizin ki kadar yandı.." diye.