Ertesi sabah erkenden eksik kalan ufak tefek eşyaları tamamlamak için son kez alışverişe çıktılar Bedirhan, Yaren ve Filiz. Henüz mahalleden çıkmadan Filiz fark etmişti Bedirhan ve Yaren'in arasındaki soğukluğu. Daha dün araları iyiken ne olmuştu da Bedirhan abisi Yaren'in yüzüne hiç bakmıyordu anlayamadı. Yaren ve kendisi yan yana yürürken Bedirhan abisi de bir kaç adım gerilerinden geliyordu. Yavaş yavaş yürüyorlardı çünkü Emir'in arabayı getirmesini bekliyorlardı. Daha fazla aralarındaki sıkıcı sessizliğe dayanamayan Filiz adımlarına son vererek, "Yaren sana zahmet gidip şu bakkaldan su alsana bende bir Demir'i arayıp haber vereyim." dedi sağ taraftaki bakkalı göstererek.Yaren arkadaşının sözleriyle başından aşağı soğuk su dökülmüş gibi irkildi. Bu bakkal o bakkaldı, ekmek almak için geldiği bakkal. Zorla yutkundu. Olanlardan bahsetmeden nasıl açıklama yapacaktı hiç bilmiyordu. Arkalarındaki yüzüne bile bakmayan adamın duymaması için sesini alçaltarak, "Alayım almasına da şey..." diyerek sustu, ne diyeceğini bilemeden.
"Ne?" diye kaşlarını çatarak arkadaşına dikkatle baktı Filiz. Ne olduğunu anlamamıştı.
"Bana vermez ki.." diyerek bakışlarını kaçırdı Yaren.
Halen arkadaşının ne dediğini anlamayan Filiz, "Niye vermesin canım parasıyla değil mi?" diye sordu.
Filiz'in ısrarıyla ne diyeceğini şaşıran Yaren son bir gayret, "Bana vermez ama..." dedi gözlerini kaçırarak.
Duyduklarıyla iki kadının konuşmalarına dikkatle kulağını veren Bedirhan'da Yaren'in dediklerinden bir şey anlamamıştı. Tam kendisi bakkala doğru gidip su alacaktı ki Filiz'in sözleriyle olduğu yere çakılı kaldı.
"Nasıl vermiyor, parasıyla işte. Bir dakika, bir şey mi dedi sana Selim abi?" diye sordu Filiz arkadaşının yüzünden bakışlarını ayırmadan.
Yaren başını eğdi. Ne diyebilirdi ki.
Filiz arkadaşının sessizliğiyle sinirlendi, "Söylesene Yaren." diyerek.
Yaren Filiz'in sert sesiyle ne yapacağını bilemedi. İlk defa onu böyle görüyordu ve nasıl tepki vereceğini bilemedi. Bildiği bir gerçek varsa o da arkadaşının gerçekleri öğrenmeden onu rahat bırakmayacağıydı bu yüzünden, "Ben geçen gün ekmek almak için gelmiştim ama işte..." dedi ve sesini alçaltarak devam etti, "Vermedi." diye.
Duyduklarıyla delirme noktasına geldi Bedirhan. Her bir söz yüreğini yakarken öfkeden kanı kaynıyordu. Yaren'in ekmek aldığı gün geldi aklına. Selim denen insan müsfettesi ağlatmıştı karısını. Hem de ne için, ekmek için. Kalbini kırmıştı. Bir insan Allah'ın verdiği nimeti nasıl başkasından sakınırdı? Hem de parasıyla almak isteyen birinden? Bu vicdansızlıktı. Bu kötülüktü.
Bedirhan sinirle, "Vermedi ha şerefsiz, ben şimdi ona gösteririm." diyerek kızların itirazlarını duymadan içinde o patlamaya hazır öfkesiyle ışık hızıyla bakkalın önüne gitti, "Selim!" diye kükreyerek. Gür sesi mahallede yankılanmıştı. Normalde abi derdi ama duyduklarıyla onu artık hak etmediğini biliyordu. İnsan bile değildi artık gözünde.
Bakkaldan çıkan kırk, kırk beş yaşlarındaki adam şaşkınca, "Hayırdır Bedirhan?" dedi gözlerini sinirle kendisine bakan adama sabitleyerek.
Karşısındaki adama düşmanıymış gibi bakan Bedirhan kendini çok zor tutuyordu. Üstüne atlayıp ağzını burnunu kırmamak için kendini çok zor tutuyordu. Sert bakışlarını adamın yüzünden çekmeden, gür sesiyle herkesin duyabileceği bir şekilde bağırarak, "Sen nasıl adamsın lan? Ha nasıl adamsın ki Allah'ın verdiği nimeti gelip parasıyla alan birine vermiyorsun? Kaç yaşında adamsın hiç mi utanman arlanman yok? Nasıl insansın sen? Ulan insan dışarıdaki sokak köpeğine kıyamıyor önüne bir tas su, yemek koyuyor senin bu yaptığın insanlığa sığıyor mu? Allah'tan da mı korkun yok? Elalemin ağzından duyduklarına inanıp vicdansız mı oldun sen? Hadi onu boşver bunca yıl sana abi demiş beni hiç mi tanımadın da benim evimde kalan misafirime böyle davrandın?" dedi.