CİNAYET

416 17 2
                                    

  Profesör helikopterden dışarıya bakmamaya çalışıyordu. Yükseklik korkusu midesini bulandırıyor,bu da düşünmesine engel oluyordu. Dikkatini toplamaya çalışırken gözlerini karşısında oturan Doksan Dokuz'a çevirdi. Bir cevap arıyor ve bu cevabı ararken kendini sessizliğinin içinde kaybolmuş hissediyordu. Neyse ki bu sessizlik uzun sürmemiş gelecekleri yere çabuk varmışlardı. Helikopter bir binanın çatısına indi. Helikopterden indiklerinde ise onları orta boylu, iri cüsseli bir adam karşıladı. Adam kendisini tanıtmak için Profesöre yöneldi.

"Merhaba Profesör, ben Carl LIGHT."

Profesör de kendini tam tanıtacakken Doksan dokuz araya girdi.

"Evet Carl, bu da yeni bebek bakıcım. Kendinizi tanıtma faslınız eğer bittiyse artık başlayabilir miyiz?"

Bunun  üzerine beraber çatıdan ayrılıp olay yerine gitmeye başladılar. Profesörün her adımında kalbi biraz daha hızlı atmaya başlıyor, solukları kesiliyordu. Kendisini toparlamaya çalışıp etrafı incelediğinde ise buranın bir tiyatro binası olduğunu fark etti. Etrafa bakmayı sürdürürken beyaz tulum giyen adamlar gördü. Onlar olay yeri inceleme ekibiydi ve bu da cinayetin işlendiği yere artık geldiklerini belirtiyordu. Yavaşça ilerliyorlar ve her ilerleyişlerinde ortalığa yayılmış kan birikintileri artıyordu. Kurbanın yanına yaklaştıklarında Profesörün yüzünde tiksinme ifadesi yer aldı. Kurbanın bedeninde darp izleri olmasının yanı sıra yüzü yakılmıştı. Profesör gözlerini bu sefer Doksan Dokuz'a çevirdi. Doksan dokuz,büyük bir ciddiyetle kurbanı inceliyordu. Aniden Carl'a döndü.

"Ne biliyoruz?"

"Kurban otuz iki yaşında,erkek. Araştırmalar sonucu adının Taylor HOUSE olduğunu ve  muhasebeci olduğunu öğrendik. Bir de cebinden tiyatro bileti çıktı. Yani bir oyunu izlemek için buraya gelmiş. Şimdilik bildiklerimiz bunlar."

"Hiç görgü tanığı  var mı?"

"Yok. Katil kimse bayağı temiz çalışmış."

Carl bunu dedikten sonra tiyatro biletini Doksan dokuz'a uzattı. Profesör ise büyük bir dikkatle onları izliyordu. Sessizliğini bozarak:

"Ben aslında onun öğretmeniyim."

Carl dikkatini Profesöre çevirdi. Gözleriyle onu iyice süzüp:

"Anlayamadım?" 

dedi. Profesörün yüzünde ise tedirginlikle karışık  alaycı bir ifade vardı. 

"Ben bebek bakıcısı değilim."

Profesörün sözünden  sonra Carl  manalı bir şekilde Doksan Dokuz'a baktı. Doksan dokuz ise bir tepki vermeden bileti incelemeyi sürdürüyordu. Profesörün hiç bir şey bilmediğini anladığı vakit bir şey dememeye karar verdi. Sessizlikle geçen iki üç dakikanın ardından sessizliği bozan yine Carl oldu.

" Bu arada henüz tiyatronun müdürüyle konuşmadık. Seni bekliyorduk. Ofisinde bizimle görüşmek için bekliyor."

Bunun üzerine tiyatro müdürünün odasına gittiler. Tiyatro müdürü onları nazikçe karşılayıp onları ofis koltuğuna oturttu. Kendisi de koltuğun karşısındaki deri tekli koltuğa oturup yüzünü onlara çevirdi . Ağlamaktan kızarmış yeşil gözlerinden ne kadar korktuğu okunabiliyordu. Konuşmaya başlamadan önce omuzuna düşen kızıl saçlarını topladı.

"Öncelikle buraya geldiğiniz için gerçekten teşekkür ederim. Ben Alice FISH ve buranın sorumlusuyum.  Ben hala anlamıyorum böyle bir şey nasıl olabilir? Ben ger... gerçek...  "

"Bayan FISH ne kadar çok korktuğunuzu anlıyorum fakat bize ne kadar çabuk bildiklerinizi anlatırsınız size o kadar çabuk yardım edebiliriz."

99Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin