Tom çalışma masasının koltuğuna oturunca Profesör de Tom'un çalışma masasının önündeki sandalyelerden birine oturdu. Profesörün içini tedirginlikle beraber bir heyecan kaplamıştı. Kalbi hızlı atıyor ve bunu her ne kadar Tom'a fark ettirmemeye çalışsa da başaramıyordu. Tom en sonunda bir kaç dakika süren bu sessizliği alaycı bir tavırla bozmaya karar vermişti.
"Eğer konuşmaya başlamaz isem sanırım patlayacaksınız ama kabul etmeliyim iyi dayandınız."
"Neye iyi dayandım Tom?"
Profesör bunu söylerken sesi oldukça sertti. Hızlı ve sert konuşmasından dolayı tükürüğün bir kısmı Tom'u suratına geldi. Profesör bunu fark edince biraz utandı Tom ise tavrını bozmayarak masanın üstündeki bir mendille yüzünü sildi ve devam etti.
"Sanırım siz daha fazla eşyalarımı dağıtmadan ve her tarafımı salyalamadan anlatsam iyi olacak. Öncellikle bu odadan adımınızı attığınız vakit hiç bir şey eskisi gibi olmayacak. Sadece geleceğiniz değil, geçmişiniz de değişecek çünkü her şey bir anlam kazanmaya başlayacak, burayla alakalı olsun ya da olmasın... Size bir soru sormak istiyorum hiç düşündünüz mü? Herhangi bir şeyi değil sadece hiç düşündünüz mü?"
"Düşündüm... Hayır... Düşünmeye çalıştım..."
"İşte burada bulunma nedeniniz... Pek çok insan hiç şüphesiz sizin yerinizde olsaydı "Evet!" derdi. Bunu söylediğiniz zamanda ise gerçekten düşündünüz. Oysaki burada bulunduğunuz zamandan itibaren her şeyi sorguluyordunuz öyle değil mi? Bu da bir düşünmek değil miydi? Öyle ise neden "Hayır." dediniz? Buraya gelirken yemeğinize bir ilaç katıldığı söylenildi. Hatırladınız mı?"
"Evet."
"Yemeğinize katılan ilaç düşünmeyi engelleyen söylenilen her şeyi kendi düşüncesi gibi insana kabul ettiren ve etkisi uzun süren bir ilaçtır. Küçük bir doz bile insanı programlanmış bir makineye dönüştürebilir. Bir diğer etkisi ise duyguları kontrol edememe. Ağır bir depresyonla beraber kendini bir hiç gibi hissettirip insanı intihara sürekleyebilir. Daha saldırgan olur ve korkularınıza yenik düşersiniz. Yani size bu ilacı veren kişi kendi düşüncelerinizle değilde onun düşünceleriyle hareket etmenizi istiyor . Kısaca kendi benliğinizi yok edip onun için çalışan bir makine yapmak..."
Profesör Tom'un söylediklerini duyunca arkasına iyice yaslanıp derin bir nefes aldı. Şaşırmıştı. Öğrencisinin deney faresi olarak kullanıldığını düşünürken şimdi kendisi bir deney faresi olmuştu. Aslında bu her şeyi açıklıyordu... Zarfı açamamak gibi basit bir olayı yapamamasından diğer tüm olaylara varıncaya kadar... Profesörün derin düşüncelere daldığını gören Tom, Profesörü kendisine getirmek için konuşmasına devam etti.
"Bu kadar endişelenmeyin Profesör..."
Tom'un bunu söylemesinin ardından Profesör sinirli bir şekilde;
"Bana beynimi deliye çeviren bir ilaç verildiğini söylüyorsun ve sonunda da endişelenme mi diyorsun?"
"Haklısınız ama artık endişelenmenizi gerektirecek bir durum kalmadı çünkü ilacı yendiniz Profesör... Her ne kadar zor da olsa... Hayata farklı açıdan bakan insanlara ne yaparsanız yapın onlar yine kendi yollarını bulmayı başarabilirler çünkü... Kırıp dökseniz de kızsanız da hatta ağlayıp deliye döndüğünüzü düşünseniz de şu an cevaplara açılan kapıyı buldunuz ama siz cevaplardan daha çok onları oluşturan ayrıntıları dikkate alıyorsunuz bunun nedenini gerçekten de merak ediyorum.
"Çünkü şeytan ayrıntıda gizlidir..."
"İşte o ayrıntıdaki şeytan benim..."
ProfesörTom'a iyice dikkat kesildi. Tom'un yüzündeki sırıtma ise büyük bir gülümsemeye dönüştü ve en sonunda bir kahkaha attı. Hızlıca ayağa kalktı ve birden kolundaki saate tıklamasıyla görüntüsünü değiştirdi. Teni gümüş rengini aldı; saçları, kirpikleri ve kaşları beyazlaştı; gözleri ise kan kırmızısına dönüp göz bebekleri ise kedilerin ki gibi uzadı. Profesör bu görüntü karşısında ne diyeceğini ya da ne yapacağını bilemedi. Korkudan dili tutulmuştu. Tom ise Profesörün bu halini görünce yeniden bir kahkaha attı ve oturup saati göstererek konuşmaya devam etti.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
99
Misterio / SuspensoProfesör Doktor Robert GREEN bir fizik mühendisidir. Kan kanseri olan sevgilisi Penny'nin hastane masraflarını karşılaya bilmek için bir görevi kabul eder. Basit gibi görünen bu görev bir öğrenciyi izlemektir ama işler hiç de sandığı gibi gitmeme...