TEKRAR EDEN İSİMLER

23 2 0
                                    

 İşte kağıt fabrikasındaydım... Zihnimdeki her anı terk edilmiş eski sayfalar gibi sararmıştı. Sıcak nefesim boş duvarları ısıtmaya yetmezken Sarah'nın uyumasını seyrediyordum. Eski kahverengi deri koltuğun üzerinde huzurlu gözüküyordu. Yanına yavaşça yaklaşıp yüzüne düşen sarı saçlarını geriye attım. Yüzündeki alışkın olmadığım o ifadeye bakarken camdan içeriye giren gün ışıkları tüm yüzünü aydınlatmıştı. Yavaşça üzerindeki ince örtüyü sıyırdım ve yaranın bulunduğu bölgeyi açtım. Dün gece attığım dikişlerde hiç bir sorun görünmüyordu ve beklediğimden oldukça iyi durumdalardı. Buna sevinmişken elimi karnına koydum ve bebeğin kalp atışlarını dinledim. Anlaşılan onda da bir sorun yoktu. Elimi geri çekip bulduğum ilk yardım çantasını alıp tekrardan yaraya yavaşça pansuman yapıp onu sardım. İşlemi bitirince tekrardan yüzüne baktım. Biraz canını acıtmış olmalıydım ki yüzündeki huzurlu ifade gitmiş ve hafifçe inlemişti ama bu onu uyandırmaya yetmemişti. Üstündeki örtüyü düzeltip ayağa kalktığımda fabrikanın içinde tur atmaya başladım. Burayı hatırlıyordum... Her şeyin başladığı yerdi... Küçükken Martin ile kaçıp buraya gelirdik. Eğer bir dünyamız olsaydı nasıl olurdu diye bir oyunumuz vardı. Bu fabrikayı o dünyaya dönüştürmüştük. Duvarların bazılarında çizdiğimiz resimler vardı ve şimdi o resimlere bakarken sanki tarih öncesi mağara duvarlarına bakıyor gibiydim. Elimi resimlerin üzerinde gezdirmeye başlarken Martin'in çizdiği gülen çöp adam resimlerimizi gördüm. Durdum ve onlara baktım. Bizden çok farklı gözüküyorlardı. İçimizdeki o çocukluğu koruyamamış olduğumuzun acısı gözümden süzülmeye başladığını hissettiğimde kan damlasını parmaklarımla sildim ve kanlanmış işaret parmağım ile gülen yüzleri somurtan yüzlere çevirdim. Kafamı duvara dayayıp birkaç saniye kaldıktan sonra duvara yumruk atmaya ve  fabrikada yankılar yaratmaya başlamıştım. Eskimiş duvar boyası vuruş darbeleriyle yere dökülürken çöp adamlar toza dönmüştü. Dalmış olduğum öfkenden Sarah'nın seslenmesiyle sıyrıldım.

"John... John... Orada mısın? Her şey yolunda mı?"

Kendimi toparlayıp bulunduğu yere gittim ürkmüş olan suratına bakıp:

"Evet, her şey yolunda."

dedim ama bunun onu ikna etmediğini biliyordum. Mavi gözlerinin gölgesi kırmızı gözlerime düşerken bir cevap arıyordu. Rahatsız oldum ve bir bahaneyle bana olan odağını kırmaya çalıştım.

"Sana temiz kıyafetler buldum. Müdürün ofisine bırakmıştım istersen giyebilirsin."

Bunun üzerine yırtılmış ve kanlanmış kıyafetlerinde gözlerini gezdirdi ve itiraz etmeden dediğimi yaptı ve üst kattaki müdürün odasına doğru yürümeye başladı. Zaman kaybetmeden bulduğum kuru ağaç dallarıyla ateş yaktım ve gizlice çalmış olduğum iki konserve çorbayı ateşin üzerine koydum. Sarah yeni kıyafetleriyle tekrardan yanıma geldiğinde çorbalar hazırdı. Ateşin yanına oturduğunda içilmeye hazır olan çorbayı önüne koydum ve tutabilmesi için bir bez verdim. Gülerek çorbadan bir yudum alıp:

"Hmm... Domates çorbası... En sevdiğim... Çalınmış yiyeceklerin bu kadar lezzetli olduğunu bilmezdim.. "

dedi ve bana baktı. Küçümser bir tavırla karşılık verdim.

"Fabrikanın satın almış olduğu bir marketti. Fabrika benim olduğuna göre ortada bir sorun yok."

Bu sefer o da küçümser bir tavır takındı.

"Bundan pek emin değilim... Senin olsaydı sana karşı gelmezlerdi."

"Yuva dedikleri yer benim hayal gücüm Sarah..."

Gözlerime baktı ve eğer bir şeyler öğrenmek istiyorsa bunun doğru bir yöntem olmadığını karar verdi. Daha yumuşak bir yol izlemeyi deneyip:

99Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin