YÜZLEŞ

151 7 0
                                    

  Profesör odasından çıkıp laboratuvara gittiğin de tüm ekip bütün hızıyla çalışıyordu. Doksan Dokuz'un yanına gidip ona kısık bir sesle seslendi:

"Doksan Dokuz!"

Doksan Dokuz hafif bir gülümsemeyle Profesör'e yöneldi. Profesör'ün yüzünde de bir gülümseme belirirken yutkundu ve sakin bir ses tonuyla sordu.

"Konuşabilir miyiz ama burada değil?"

"Elbette... Benimle kütüphaneye gelin."

Profesör, Doksan Dokuz'un  konuşmak için kütüphaneyi seçmesine şaşırmıştı çünkü kütüphanenin konuşmak için uygun bir yer olduğunu düşünmüyordu ama yine de bir şey söylemedi. Beraber sessizce kütüphaneye doğru ilerlerken. Profesör kütüphaneyi geçtiklerini fark etti ama yine bir şey söylemedi. Büyük bir laboratuvarın içine girmelerinin ardından  laboratuvarın içinde bulunan  bir kapıdan uzun bir koridora geçtiler. Koridor  sanki başka dünyalara açılan kapılardan oluşuyordu. Merak içinde hangisine gireceklerini düşünürken koridorun en sonundaki kapıya gelince durdular. Doksan Dokuz bir şifre girdi ve ardından kapı açıldı.İçeri girdiklerinde Profesör, Doksan Dokuz'un neden kütüphanede konuşacaklarını söylediğini anladı çünkü geldikleri yer mini bir kütüphaneydi. Kütüphaneyi incelemeye başladı. Kitapların çoğu eskiydi bu yüzden de içeriye eski kitap kokusu hakimdi. Profesör birkaç kitabı eline alıp incelemeye başladı ve kitapların basımının kaldırılmış olduğunu fark etti. Diğer fark ettiği şey ise kütüphanenin daire şeklinde olmasıydı; tam merkezde ise bir tane çalışma masası duruyordu. Merak içinde sordu:

"Böylesine bir teknolojinin içinde eskiye olan bu ilgi beni şaşırtıyor."

Doksan Dokuz gülümsedi. Profesör ise yeni bir soru sormak için hazırlandı.

"Neden daire şeklinde ve neden tek masa var?"

"Burada birçok hayal gücü saklı ve o hayal gücünün içindeki sınırsızlık... Ben de kütüphanemi bu sınırsızlığa göre yapmak istedim ve hiç köşe oluşturmadım."

Profesör şaşkın bir ifadeyle sordu;

"Burası senin mi?"

"Evet ve hepsini okudum."

Profesör iyice şaşırmıştı çünkü her ne kadar mini bir kütüphane olsa da içinde binlerce kitap vardı. Şaşkınlıkla yeniden sordu;

"Burada kaç tane kitap var? "

"Yedi bin altı yüz kırk beş..."

Profesör gözlerini sonuna kadar açmış Doksan dokuz'a bakıyordu. Doksan dokuz ise umursamadan kütüphanedeki ahşap kapıya yönelip kapıyı açtı. Kapı çok güzel bir bahçeye açılıyordu. Profesör daha önce hiç bu kadar güzel bir bahçe görmemişti. Bahçenin çok güzel bir orman manzarası vardı ve her renk çiçek görmek mümkündü. Beraber çimlerin üzerine oturdular. Hafif serin rüzgar yüzlerini okşarken Profesör uzun zamandır kendisini bu kadar huzurlu hissetmediğini düşündü. Huzurlu geçen bir kaç dakikanın ardından sessizliği alaycı bir tavırla bozdu;

"Birkaç kitabını ödünç almama izin verir misin?"

"Evet ama onlara en ufak bir zarar verirsen seni öldürürüm."

Doksan Dokuz bunu o kadar ciddi söylemişti ki Profesör korkuyla titredi. Doksan Dokuz ise ciddiyetini korumayı sürdürürken sordu;

"Benle ne hakkında konuşmak istiyordunuz?"

"Tüm gece düşünüp durdum ve bana söylediğin her şeyin aslında benim geçmişimle alakalı olduğunu hissettim ama o zamanlarla ilgili olan hiçbir şeyi hatırlayamıyorum. Doğrusu Penny ve içimdeki boşluk dışında..."

99Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin