KUKLACI

187 9 3
                                    


 Doksan Dokuz okuldan genel merkeze gelir gelmez Tom ile karşılaştı. Onun merkeze vardığını gören Tom nazik bir sesle 

"Profesör dün geceden beri bahçeden ayrılmadı." 

dedi. Doksan Dokuz derin bir iç çekti. Gözlerini hafifçe boşlukta gezdirdikten sonra Tom'a bakıp

"Onunla ilgilenirim..."

dedi ve Tom'un yanından ayrıldı. Hızlı atan kalbi yürüme hızına eşlik ediyor, Profesörün bulunduğu karanlığı şimdiden hissedebiliyordu. Bahçeye vardığında onu çimlerin üzerinde oturmuş ve bir battaniyeye sarılmış buldu. Yanına yaklaştığında Profesörün gözlerinin boşluğa daldığını gördü. Yavaşça Profesör'ün yanına oturdu ve o da gözlerini boşluğa yöneltti. Sessiz geçen bir kaç dakikanın ardından Profesör sertçe sessizliği bozdu:

"Eğer bana nasıl hissettiğimi bildiğini söylersen seni öldürürüm!..."

Doksan Dokuz bu sertçe gelen uyarının karşısında hiçbir şey demedi. Sadece boşluğa bakmayı sürdürdü. Profesör bu tepkisizliğe sinirlendi ve tehdit etmeye devam etti:

"Eğer bana felsefe yaparsan seni öldürürüm!.. Eğer hatırlamadığımı ya da hatırlamadığım bir şeyi söylersen seni öldürürüm!... Eğer... Eğer..."

Profesör gözlerini Doksan Dokuz'a dikmiş ondan bir tepki beklemişti ama aradığını yine bulamayınca sinirden çimleri yolmaya başlamıştı. En sonunda dayanamayıp yüksek sesle Doksan Dokuz'a bağırmaya başladı:

"Neden... Neden bunu yaptın! Onun gideceğini biliyordun... Neden her şeyi ona hatırlattın..."

Doksan Dokuz birden kahkaha atmaya başlamış Profesör,durumun şaşkınlığıyla bir şey diyememişti. En sonunda kendini toplayıp kızgın bir şekilde sordu.

"Neden gülüyorsun? Bu kadar komik olan ne?"

Doksan Dokuz'un gülen suratı bir anda ciddileşti. Keskin bir bakışla Profesöre bakmaya başladı Profesör hafif tedirgin olsa da bunu yansıtmadan, bir cevap ararcasına Doksan Dokuz'un gözlerine bakmayı sürdürdü ve birkaç saniyenin ardından cevabını aldı.

"Beni iyi dinleyin Profesör... Size bilmediğiniz bir şey söyleyeceğim. Martin her şeyi en başından beri biliyordu. Benim ona hatırlattığım bir şey yok. Ben sadece o an onun duygularını alıp kendi zihnime hapsettim."

Profesör şok etkisine girdiğinden kekelereyerek konuştu.

"Ama... Ama... Bu... Nasıl..."

"Bundan sonrası için söyleyeceğim her bir şey için beni öldürebilirsiniz. Senden önce hatırlamaya başladı... Diğer zamandaki anılarınızı hatırlamaya başladığınızda şu anki karakteriniz geçmişteki karakterlerinizle çatışmaya başlar. Martin bu dengesizliği deliliğe vurarak saklamaya çalışıyordu. Bazen insanlar deli rolü oynayarak hayatla başa çıkabiliyorlar, sanırım..."

Profesör üstündeki şaşkınlığı bir nebze atarak öfkeyle karşılık verdi.

"Yine de bu terk edip gitmesi için yeterli bir sebep değil. Bir çözüm bulabilirdik ona yardım edebilirdim."

"Söylesenize Profesör, sürekli ölüm yani yıkım isteyen biri ona nasıl bir çözüm getirebilir?"

Profesör cevap veremeyip başını öne eğdi. Suçluluk hissetmeye başlamıştı. Onu o kadar çok suçlamakla uğraşmıştı ki neden gittiğini hiç düşünmemişti. Acaba aklından ne geçiyordu ya da ne hissetmişti. Belki de sadece evde olmak istemişti. Belki... Kendi dünyasını yakından incelemek istemişti...  Ve tüm o kargaşanın arasında "Duygularıma iyi bak..." Aklından bu düşünceleri geçirirken bir cevap bulmak umuduyla Doksan Dokuz'a baktı. Doksan Dokuz da  onun bu arayışına çözüm getirdi.

99Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin