İÇ SAVAŞ

40 2 0
                                    

Doksan Dokuz hariç herkesin laboratuvarda sessizce oturduğu sırada aniden kapı açıldı. Tüm dikkatler kapıya yönelmesiyle Ezra yüzündeki gülümsemeyle içeri girdi. Onu gören herkesin yüzünde tatlı bir şaşkınlık belirdiği sırada Jack, Ezra'ya sıkıca sarıldı. Sonrasında gözleri Mikaela'ya ilişti ve hafif bir şaşkınlıkla:

"Kuklacı!"

dedi ve devam etti.

"Seni burada beklemiyordum... Gerçi son zamanlarda beklemediğim kişiler karşıma çıkıyor..."

Mikaela gülümseyerek sordu:

"Peki seni buraya getiren şey nedir?"

"Açıkçası aranıza çok yakışıklı birinin dahil olduğunu gördüğümde buraya gelmem gerektiğini düşündüm..."

Herkes hafifçe güldüğü sırada Eric'in telaşlanmış yüzünü ciddi bir ifade kaplamıştı. Ezra bunu fark edip sordu:

"Bir sorun mu var Eric?"

Bu sefer herkesin dikkati Eric'in üzerinde toplanmış ve sorunun ne olduğunu anlamaya çalışmışlardı. Eric meraklı gözlerde gözlerini hafifçe gezdirdikten sonra ciddi bir ses tonuyla:

"Sana Esor haliyle mi geldi?"

"Evet..."

Herkes ne olduğunu çözememiş birbirine bakmayı sürdürürken Tom yüksek sesle fısıldadı.

"İki saat... İki saat durabiliyordu...."

Bunun üzerine herkes yeniden birbirlerine bakmaya başladı. Jack hafif sinirlenmişti çünkü Doksan Dokuz yeniden kayıptı ve bu, sakladığı bir şeyler var demekti. Ciddi ve sinirli bir tonla herkese bakarak sordu.

"Doksan Dokuz'u gören var mı?"

Soruyu hiç kimse yanıtlayamamış, sadece derin bir iç çekmişlerdi. Ezra ise olup biteni anlayamadan etrafına bakmayı sürdürmüştü. Sessizlik odayı kapladıkça Jack öfkesine yenik düşmeye başlayarak kendisini kontrol altına almakta zorlanarak:

"En iyisi dağılalım..."

Jack'in bunu söylemesiyle herkes dağılıp Doksan Dokuz'u aramaya başladı. Jack ve Profesör okula gitti. Tom ise Eric ile bilgisayarlardan kameraları incelemeye başlamışlardı. Tam bu sırada Mikaela, Ezra'nın omzuna dokunarak:

"Beni takip et..."

dedi. Ezra ne yapacağını bilmeden ona söyleneni yapıp Mikaela'yı takip etti. Mikaela emin adımlarla yürürken Ezra, Doksan Dokuz'un nerede olduğunu bildiğini düşündü. Nasıl bu kadar emin olabildiğini sormak istese de bunu yapamıyor sadece yürümeye devam ediyordu çünkü daha önce Mikaela'nın yüzünü öyle görememişti. Birkaç adım sonra ona baktığında Mikaela'nın burnundan kan damlaları süzülmeye başlamıştı. Endişeyle:

"Burnun kanıyor!"

dedi. Mikaela hiç tepki vermeden sadece burnunu eliyle sildi. Ezra ise hala olup biteni anlamaya çalışıyor Mikaeladan bir açıklama bekliyordu. Daha fazla dayanamayıp tam soracakken Mikaela birden durdu. Ezra nerede durduklarında bakınca bulundukları yerin morg olduğunu anladı ve telaşla morgun kapısını açtı. Serin hava yüzlerini okşar gibi koridora çıktığı sırada ikisi de içeri girdi. Masalara yatırılmış ölü insan bedenlerinde tanıdık bir yüz arar gibi etrafa bakınmaya başladılar. Son masaya yaklaştıklarında ise Esor'un orada yarı çıplak bir şekilde uzandığını fark ettiler. Etrafına serilmiş buzlara alnından terler damlıyordu. Mikaela elini Esor'un alnına koyup hızlıca çekti çünkü ateşi o kadar yüksekti ki elini yakmıştı. Hafifçe eğilip Esor'a seslendi.

99Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin