Profesör bütün bir gece odasında dinlendikten sonra Doksan Dokuz'la konuştuğu laboratuvara gitti. Vardığında ise Doksan Dokuz'un birileriyle konuştuğunu gördü. İçlerinden biri siyahi bir melezdi ve iki kız iki erkeklerdi. Siyahi melez olan erkekti. Profesörü merak ettiklerinde ise hepsi gülümsedi ve kendilerini tanıtmaya başladılar. İlk başlayan melez oldu.
" Merhaba Profesör ben Arthur. Kimya mühendisiyim."
Deyip Profesörün elini sıktı. Ve sıra Arthur'un yanındaki tıpkı Tom gibi sarışın ve kahverengi gözleri olan adamdaydı.
"Merhaba Profesör ben Mike ve ben de Arthur gibi kimya mühendisiyim."
Bu sefer sıra kızlara gelmişti. Kendisini tanıtmaya siyah saçlı ve saçlarını iki yandan toplayıp ören kız başladı. Oldukça sevimli bir şekil de,
"Hoş geldiniz Profesör... Ben Alice. Biyomühendisim. Sizinle tanıştığıma gerçekten memnun oldum."
deyip o da Profesörün elini sıktı ve son olarak sıra kısa saçlı kıza gelmişti.
"Merhaba Profesör... Ben Lucy. Sizin gibi fizik mühendisiyim."
Herkes kendisini tanıtmıştı ve Profesör bu sıcak karşılama karşısında oldukça memnundu ama aklına bir şey takılmıştı. Hiçbiri soy adını söylememişti ve bu durum ona onların da fabrikadan olabileceğini düşündürttü. Birkaç saniyenin ardından bu düşüncesini içinde saklamamaya karar verdi.
"Doksan Dokuz, dikkatimi çeken bir durum var sizinle paylaşmak istiyorum. Hiçbiriniz soy adınızı söylemediniz bu demek oluyor ki.... Yoksa onlar da..."
Profesör sözünü bitirmeden Doksan Dokuz gülümseyip cevap verdi.
"Evet, Profesör. Onlar da fabrikadan ve aynı zamanda bizim ekibimiz."
Profesör tahminin doğru çıkmasına karşın yine de şaşkındı çünkü anlam veremiyordu. Eğer onlar da Tom gibiyseler burada ne işleri vardı. Acaba onlar da mı Tom gibi gözlem yapmaya gelmişlerdi? Doksan Dokuz'un seslenmesiyle kendine geldi.
"Profesör! Profesör! Aklınızın karışmasını anlıyorum. Lütfen oturun ve beraber her şeye açıklık getirelim."
Bunu üzerine Profesör Doksan Dokuz'un gösterdiği yuvarlak masanın taburesine oturdu. O oturunca hepsi masanın taburelerine oturdular ve şimdi hepsi masanın etrafında birbirlerine dönüktüler. Bir süre birbirlerini izledikten sonra biri "Aslında siz de bizden birisiniz Profesör.". Herkes birden kapıya baktı. Bu Tom'du. Yüzünde her zamanki gibi gülümseme ve alaycı bir ifade vardı. Masaya yaklaştı ve boş olan taburelerden birine oturdu. Profesör ise Tom'un söylediği ifade karşısında oldukça şaşkındı. "Aslında bizden birisiniz" ne anlamına geliyordu? Nasıl o da onlardan biri olabilirdi? Tüm bunların anlamı neydi? Büyük bir tedirginlik bütün bedenini kaplamış ve elleri titremişti. Titreyen ellerini ovuşturdu. Onun bu halini fark eden Tom sakin olmasını söyledi.
"Sakin olun Profesör. Gerçi böyle olmanızı anlıyorum ama bugün hayatınız boyunca hissettiğiniz o büyük boşluk kapanacak."
"Ne boşluğu Tom? Nasıl sizden biri olabilirim? Bu kuruluşa gelmeden önce hiçbirinizi tanımıyordum."
"Tanımıyor muydunuz?"
Tom dedikten sonra herkes gülümseyip manalı bir şekil de kafasını salladı. Profesör bilmediği çok önemli bir şey olduğunu fark etti ve bir cevap ararmışcasına hepsinin gözlerinin içine baktı. Mike sessizliği bozarak :
"Aslında birimizle çok önceden tanışmıştınız..."
Profesör iyice şaşırmış, kalbi hızlı atmaya başlamıştı. Bu nasıl mümkün olabilirdi. Eğer onlardan biriyle tanışsaydı bunu hatırlamaz mıydı? Tanıştığı kişi hangisiydi? Herkese bakıyor ama o kişiyi bulamıyordu. Gözleri Tom'un üzerine gelince, Tom:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
99
Mystery / ThrillerProfesör Doktor Robert GREEN bir fizik mühendisidir. Kan kanseri olan sevgilisi Penny'nin hastane masraflarını karşılaya bilmek için bir görevi kabul eder. Basit gibi görünen bu görev bir öğrenciyi izlemektir ama işler hiç de sandığı gibi gitmeme...