Doksan Dokuz çimlerin üstüne oturmuş Stefan'ın verdiği beyaz gülü incelerken aniden Jack yanına geldi ve alaycı bir ifadeyle
"Eğer güneşin altında bir şey seni oturtabiliyorsa gerçekten de ilgi çekici bir şey olmalı."
dedi. Doksan Dokuz ise hiçbir tepki vermeden elindeki beyaz gülü incelemeye devam etti. Jack bu ilgisiz tavrın karşısında bir şey yapmayıp sadece çimlere oturup Doksan Dokuz'u ve incelediği güle bakmayı sürdürdü. Sessizlikle geçen bir kaç dakikanın ardından Jack yeniden iletişim kurmayı denedi.
"Sorun ne Doksan Dokuz seni daha önce hiç böyle görmemiştim?"
Doksan Dokuz sessizliğini korumayı sürdürdü. Yine başarısız olduğunu gören Jack elini cebine attı ve oradan kalın bir ip çıkarıp Doksan Dokuz'un sağ el bileğine bağladı. Doksan Dokuz kafasını Jack'e doğru çevirdiğinde onun gülümseyen yüzüyle karşılaştı. Jack en sonunda onun ilgisini çekebildiğine sevinmiş ve bunu dile getirmişti.
"Sonunda ilgini çekebilecek bir şey bulabildim. Hatırlıyor musun? Biz daha küçükken ben sürekli dayak yerdim ve bu yüzden içimi bir korku sardığından hiçbir şey yapamaz olmuştum ve kendimi de bir o kadar yalnız hissetmeye başlamıştım. Sonra sen gelip koluma bunu bağlamıştın ve eğer yeterince inanırsam bunun tüm cesaretimi kendime bağlayacağını ve ne olursa olsun her şeyin üstesinden gelebileceğimi söylemiştin."
Doksan Dokuz'un yüzünde zar zor bir gülümseme belirdi ve alaycı bir ifadeyle sordu.
"Peki bu dayak yemekten seni alıkoydu mu?
Jack gülerek karşılık verdi.
"Aksine daha çok dayak yememe neden oldu çünkü bir aptal gibi kendimi bir süper kahraman olarak görmeme ve her şeyi yapmaya çalışmama neden oldu. "
Jack bunu söylediğinde ikisi birden kahkaha attı. Sonrasında ise Jack konuşmaya devam etti.
"Ama bu gün bir pilotum ve fabrikanın en iyilerinden biriyim ve o zaman bana zarar veren kim varsa herkes şu an benden korkarak uzak duruyor. Asıl işe yaradığı kısım bu bile değil... Her zaman bana bir arkadaşım olduğunu ve yalnız olmadığımı hatırlattı... Sorun her neyse sadece yanında olduğumu bilmeni istiyorum..."
Doksan Dokuz derin bir iç çekti ve yeniden güle bakmaya başladı. Bazı şeyler anlatılamıyordu... Konuşmak yersizdi... Tüm gücünü topladı ve şu anda en zor olan şeyi yapmayı çalıştı. Harfler boğazından kırılırken:
"Yalan söylüyorsun Jack diğer herkes gibi... Her zaman yanımda olmayacaksın... Çünkü kaldıramayacağın yükler taşıyorum."
dedi ve ayağa kalkıp elindeki beyaz gülü cebine koydu. Üstünü hafifçe silkeledikten sonra bahçeden ayrılıp yeniden odasına gitti. Jack ise kendisini yeniden çaresizce onun gidişini izlerken buldu. O her adım attığında biraz daha dalgınlaşmıştı ki Profesör'ün yanına geldiğini fark etmedi. Onun dalgın olduğunu fark eden Profesör nazikçe seslendi.
"Jack!"
Jack bir anda Profesör'ün yanında belirmesine şaşırmış ve şaşkın ifadeyle ona bakmıştı. Profesör ise aldırış etmeden yanına oturmuş ve cebindeki sigara paketini çıkarmıştı. İçinden bir sigara alıp yaktı ve paketi Jack'e uzattı. Jack'de içinden bir tanesini alıp yakınca beraber mavi gökyüzüne siyah dumanlarla eşlik ettiler. Profesör birkaç saniyenin ardından gökyüzüne bakıp sordu.
"Sorun ne ?"
Jack bu sorudan sıkılmışçasına iç çekti ve yorgun bir ses tonuyla cevapladı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
99
Mystery / ThrillerProfesör Doktor Robert GREEN bir fizik mühendisidir. Kan kanseri olan sevgilisi Penny'nin hastane masraflarını karşılaya bilmek için bir görevi kabul eder. Basit gibi görünen bu görev bir öğrenciyi izlemektir ama işler hiç de sandığı gibi gitmeme...