Karanlığın dibinde bağlanmış gözlerimi şekerleri kucaklayan bir çocuk gibi aydınlığa açtım. Karakterlerden sıyrılıp sadece ben olduğum o anlarda ışık hiç bu kadar gözlerimi acıtmamıştı. İçeride benden başka kimsenin olmadığını anladığımda ellerimi ve ayaklarımı hafifçe oynattım. Çok sıkı bağlanmamışlardı. Tüm gücümü toplayıp ellerimdeki plastik bağları koparttım. Sonrasında ise ayaklarımı çözüp etrafa bir göz attım. Bana bağlanmış aletler vardı. Nazikçe hepsini üstümden çıkarıp etrafa yeniden göz attım. Aletlerden biri kalp ritmimi ölçerken çıkarmamla sıfırlandı. Neyse ki ötmemişti. Burası bir hastaneye benzemiyordu. Daha çok bir araştırma üstü gibiydi. Yavaşça yataktan kalkıp saçlarımla uyumlu laboratuvara göz attım ki bir mikroskop vardı. Ne incelediklerine baktığımda kanımı incelediklerini gördüm. Mikroskoptan gözlerimi çekince masaya baktım. Benden alınmış örnekler vardı. Saç, tırnak ve doku gibi... Aniden ayak sesleri duyunca irkildim ve masanın üstünde duran neşteri alıp kapının arkasına geçtim. Ayak sesleri bulunduğum odaya yaklaşıyordu ve birden kapı açıldı. Gelen sarışın bir kadındı. Kapıyı kapatmadan odaya girerken benim yatakta olmadığımı fark etmemişti. Yatağa baktığında ise üstündeki dalgınlık yok olmuş yerini şaşkınlığa bırakmıştı. Yavaşça kapıyı kattığımda kalp atışının hızlandığını duyabiliyordum. Yaklaşıp neşteri boğazına dayadığımda korkusunu hissedebiliyordum. Onu öldürmeyecek ya da zarar vermeyecektim ama o aynı fikirde değildi. Önlüğünün cebindeki silaha güveniyordu. Fabrika kendi üyeleri için bir anti madde yaptı. Böylelikle normal insanlar gibi öldürebilecektik. Bu durum insanların güvenini kazandırırken fabrika isyancılarının da kolaylıkla yok edilmesini sağladı. Ve işte şimdi o anti maddeden oluşan o silah onun cebindeydi. Böyle bir durumda en doğru seçenek onu öldürmek gibi gözükür ama ben tam tersini yaptım ve onu bıraktım.Mavi gözlerinde biraz şaşkınlık belirdi ama bırakmamla benden uzaklaşıp silahı bana doğru tuttu. Sertçe:
"Elindekini bırak ve olduğun yerde kal!"
dedi. Dediğini yaptım ama bu yetmemişti.
"Dizlerinin üstüne çök ve ellerini görebileceğim bir yerde tut!"
Polisçilik oynamak buraya kadardı. Silaha güveniyordu ancak onu o silaha rağmen yenebilirdim ama yapmadım. En etkili silaha başvurdum ve hiç kimse kurşun yarası almayacaktı. Yaka kartında ismi yazıyordu ve nazikçe ona ismiyle seslendim.
"Sarah, yerinde olsam bunu yapmazdım."
Yüzünde alaycı bir ifade belirdi ve silahına daha sıkı sarılırken sordu.
"Neden?"
Ona göz ardı edemeyeceği o fırsatı söyledim.
"Yerinde olsam bebeğini kurtarabilecek fırsata silah tutmazdım."
Tahmin ettiğim gibi ellerini hafifçe gevşetti. İlk biraz şaşırdı ama ne demek istediğimi anlamıştı. Bu fırsatı bayağıdır yakalamaya çalışıyor gibiydi. Karar aşamasındayken beyni ve kalbi savaş vermeye başladı. Ona yaklaştığımda kanser ve hamile olduğunu vücut kokusundan anladım. Kötü tarafı rahim kanseriydi ve büyük bir ihtimalle iyileşse bile bir daha çocuk sahibi olamazdı. Bu fikir kalbini ele geçirdiği sırada beynini ikna etmek için sordu.
"Bunu nasıl yapacaksın?"
"Benim üstümde çalıştığına göre hikayemi biliyor olmalısın."
Kalbini fethetmiş gibiydim ama beyni bu kadar kolay kazanmama izin vermeyecekti. Bir güvence istiyordu.
"Kameralar bizi izliyor buradan senle çıkarsam beni öldürürler."
"Ama bizi duyamıyorlar. Seni rehin alıyor gibi gösterirsem sana zarar vermezler."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
99
Misterio / SuspensoProfesör Doktor Robert GREEN bir fizik mühendisidir. Kan kanseri olan sevgilisi Penny'nin hastane masraflarını karşılaya bilmek için bir görevi kabul eder. Basit gibi görünen bu görev bir öğrenciyi izlemektir ama işler hiç de sandığı gibi gitmeme...