(Multi Ayça)
Alarmın çalmasıyla kafamı yastıktan kaldırmamla gözlerimin yuvalarından fırlaması bir oldu. Bu ne be? Tövbe bismillah! Benim kaç tane ayağım var da birisi şu an yastığımın üstünde diğeri de yerde diye düşünmeden edemedim açıkçası..
Pikeyi kaldırıp altına bakınca Ayçayı gördüm. Onunda burda olduğunu unutmuşum. Suratına güneş ışığı gelince mecburen o da uyanmış oldu. Biran korkmadım değil 4 tane ayağım var diye. Ben iki tanesiyle hayatımı zar zor yürütüyorum zaten dört tanesiyle uğraşamam. Ayça,
-Günaydın" deyince bende,
-Günaydın" dedim. Yataktan kalkıp banyoya gittim. Yüzümü yıkayıp saçlarımı taradım ve Ayçanın yanına geldim. O da formasını giyiyor ama hala uyanamamış gibi.. Bende formamı giyip aşağı mutfağa indim. Ayçayla birlikte kahvaltılık birşeyler hazırlayıp yemeye başladık. Annemi uyandırmak istemedim zaten çok çalışıyor yoruluyor gerek yoktu. Kahvaltımızı yaparken Ayça birşey soracak gibiydi ama bir türlü cesaret edemiyor.
-Sor sor çekinme" dedim hafif gülümseyerek.
-Bu Bulutun evine niye gittin ki daha okulun ilk günleri kavga ediyordunuz. Ne çabuk ısındınız da arkadaş oldunuz" dedi. Ah be Ayça! Çok fena yerlerden sıkıştırıyorsun. Bir bilsen neden böyle yaptığımı o zaman anlarsın beni ama şimdi sırası değil.
-Isınmakla alakası yok. Bu saatten sonra kimseyle kötü olmak istemiyorum. Babam kimseyle kötü olma kızım. İnsanoğluna kötülük değil iyilik yakışır derdi. Babamın yolundan ilerlemeye çalışıyorum hepsi bu" dedim. Yine yalan söylemiştim, hemde babamı kullanarak. Ahh! Kendimden gerçekten utanıyorum. Özür dilerim Baba..
-Anlıyorum. Çok şanslısın sana bunları söyleyen bir baban varmış. Benim babam sadece işini düşünüyor bu aralar alakamız yok birbirimizle" dedi Ayça. Fazla uzatmadan masadan kalktım ve,
-Hadi hazırsan okula gidelim artık geç kalacağız" dedim. Yoksa muhabbet uzayacak o da bende hüzünlenecektik. Kafasını salladı Ayça ve evden çıktık. Annemede yolda giderken mesaj çektim evden çıktığımıza hitaben.
Okula geldiğimizde yine aynı sıkıcılık ve sessizlik hakimdi. Ben sessizliği severdim ama bu kadarı beni bile sıkıyor. Ayça da benimle aynı fikirde olacak ki birden,
-Ne sıkıcı ve zevksiz bir okul burası birde kolej olacak" dedi. Lafı ağzımdan almıştı. Onaylarcasına kafamı salladım ve içeri girdik. Sıramıza oturacakken bizim sınıftan adını bile bilmediğim bir kız heyecanlı bir şekilde,
-Hey millet! Duydunuz mu? 12'lerdeki Meriç dün yurt dışından dönmüş. Okula burada devam edecekmiş" dedi. Yok artık. Sarp buna hiç sevinmeyecek. Ayça bana bakarak,
-Sarp için kötü olacak anlaşılan" dedi.
-Bilmiyorum ama iyi şeyler olmayacağına bahse girebilirim" dedim. Nasıl bir yere düştüm ben. Hoca derse gelmişti bizde sıramıza oturduk. Hoca yoklama alıyordu.
-Sarp... Yok hocam.
-Efe.. Burdaaaa hocam.
-Aras.. Burda.Ne yani Sarp gelmedi mi şimdi? Niye gelmedi ki? Ben kendi kendime bunları düşünürken,
-Aşağı bakın Sarp ve Meriç kavga ediyor" dedi. Hemen camdan baktım ve Meriç'in Sarp'a yumruk attığını gördüm.
-Hepimiz aşağı iniyorduk ama ben hepsinden önce inmiştim. Neden bilmiyorum ama telaşlandım. Hocalar sakinleştirmeye çalışırken bende aralarına girdim. Sarp beni görünce kendini düzeltti ve Meriçe tehditler savuruyordu. Onlar ayrılınca müdürün odasına götürmüştü edebiyat hocası. Ayça yanıma geldi ve ,
ŞİMDİ OKUDUĞUN
17 YAŞIM
Teen FictionSiz hiç 17 yaşınızda intikam almaya kalktınız mı? Peki ya ölesiye özlem çekip içiniz acıdı mı? "Verilen kayıplardan bahsetmiyorum bile". Bir insanın 17 yaşında başına neler gelebilir dediğim zaman başlıyor işte. Kim bilir o gün belki de "Yok canım...