Uzun bir aradan sonra yeni bölüm yazmaya başladık. Sınav haftamız olduğu için bölüm yazamamıştık ama bugün 25. bölümümüze kaldığımız yerden devam ediyoruz. İyi okumalar.. 😗❤💪
Cam Kırıkları Gibidir Bazen 'KELİMELER'
Ağzına Dolar İnsanın.
Sussan 'ACITIR'
Konuşsan 'KANATIR'
Böyledir İşte Hayat.
Her Defasında Acıtır Yüreğini..
Dayanabilir Misin?(Medya Kemal'in kasası)
Odayı sesiyle dolduran salak kuzenimle uyandım. Salak salak bağırıyor. Tamam sesin güzel ama benim de kulaklarıma ihtiyacım var sonuçta bana da yazık. Gözlerimi hafif yarıya kadar açıp Jay'e baktım. Oradan oraya koşturup duruyor çocuk gibi. Dur dur o kim o? Ayça mı o? Yok artık! Kızı da kendine benzetmiş. Of Ayça of sen de mi.. Ben bir tane deliyle uğraşamazken ikisiyle birden nasıl başa çıkarım.
Onlarla hiç ilgilenmeden kalkıp lavaboya gittim. Yüzümü yıkayıp saçımı da topladıktan sonra kıyafetlerimi değiştirip mutfağa indim. Saat daha erken ama bizim Ayçayla işimiz var. Bir an önce Bulutun evine gidip o odaya tekrar girmeliyim. Öyle ya da böyle başka çare yok. Ya o gemi içinde bizimle beraber yanacak ya da sağ salim bizi limana götürecek. Umarım bi aksilik çıkmaz. Ayça ve Jay'de mutfağa iner inmez gülmeye başladılar.
-Ne var neye gülüyosunuz"dedim.
-Hiiiiiiç "dedi ikiside aynı anda. Deliler diyorum inanmıyorsunuz. Kaçık bunlar. Alelacele birşeyler hazırlayıp yedikten sonra Ayça Arasların şirketten getirdiği malzemeleri almaya gitti ve bende Jay'e biraz geç geleceğimizi ve bizi aramamasını söyledim. Eğer ararsa yakalanabiliriz. Telefonumu kapatırsam daha çok şüphelenir buna gerek yok onun için bu bahaneye ihtiyacım vardı. Ayçada gelince ışık hızında evden çıktık. Çağırdığımız taksiyi beklerken Ayça Aras'ı bende Sarp'ı aradım.
İşe biraz geç gelmemizin sorun olup olmayacağını sormak için. Jay'in hava şartlarından dolayı hasta olduğunu ve onu doktora götüteceğimizi işimiz erken biterse geleceğimizi söyledik. İkimizde aynı şeyi söylersek şüphelenmezlerdi. Taksi gelmeden kimsenin geçmediği bir yer bulup Ayçanın getirdiği temizlikçi kıyafetlerini giydik. Peruklarımızı da takıp gelen taksiye binip Bulutun evinin yolunu tuttuk.
Yaklaşık 1 saati bulan yolculuğun ardından eve geldik. Kapıyı çalmadan önce seslerimizi değiştirip bir kaç kez deneme yaptık, çok başarlı sayılmasak da idare ederdi. Sonuçta temizlik yapmaya gidiyoruz sohbet etmeye değil. Zile bastım ve kapı açıldı. Açan Bulut. Ayça öyle bir günde geleceğimizi söylemiş ki evde sadece Bulut var. Bu kız bir dahi.. Buluta bakıp;
-Biz temizlik şirketinden geliyoruz"dedi Ayça. Ben gülmemek için kendimi zor tutuyorum çünkü Ayçanın sesi tıpkı araba kornası yutmuş gibi çıkıyor. Bulut bize doğru bakıp;
-Hangi şirket bu adı ne?"dedi. Al işte boka bastık. Eğer şirketin adını söylersek Arasların olduğunu anlar ve bizi geri yollar. Ne halt edicez şimdi. Ben Ayçaya kafamı çevirirken o da çantasından bir kart çıkarıp Bulut'a uzatıyordu. Napıyor bu ya?
-Buyrun"dedi kartı uzatarak. Bulut da kartın üzerindeki adı okuyup
-Gelin"dedi. Nasıl yani Arasların şirketi olduğunu anlamadı mı? Bende Bulutu akıllı bir şey zannederdim. Düpedüz süzme bu çocuk. Yazık.. Salak şey..
Evi daha önceden gezmiştim ama ilk defa geliyormuş gibi davranmaya çalıştım. Bulut bir an durup bize baktı, sanki birşeylerden şüphelenmişcesine.. Ben yakalanma korkusunun vermiş olduğu özgüvenle biraz da şivemi değiştirerek;
ŞİMDİ OKUDUĞUN
17 YAŞIM
Teen FictionSiz hiç 17 yaşınızda intikam almaya kalktınız mı? Peki ya ölesiye özlem çekip içiniz acıdı mı? "Verilen kayıplardan bahsetmiyorum bile". Bir insanın 17 yaşında başına neler gelebilir dediğim zaman başlıyor işte. Kim bilir o gün belki de "Yok canım...