Aman tanrım bu da neydi? Katledilmiş yüzlerce insan... Üst üste atılmıştı hepsi. Hepsinin de kalbi sökülmüştü. Ellerimle ateş topu yapıp üstlerine attım. Hepsi yavaş yavaş yok olurken saraya ilerlemeye devam ettim. Yanımdaki kız yere düşecekken tuttum onu.
"Dayan biraz, saraya gidiyoruz."
Kızı duvarın kenarına bırakıp etrafa bakmaya başladım. Sürü halinde gelen kardeşleri görünce kıza koruma kalkanı yapıp ol fırlatmaya başladım. Elimi oka attığım an kalmadığını fark ettim. Hızla kılıcımı çekip üstüme gelenlere savurdum. Bu böyle olmazdı. Yüzlerce kardeş vardı. "FLİCKA!" diye olabildiğince bağırdım. Üstüme geldikçe bende geriye gidiyordum, kıza saldırmak isteyenler yaklaşınca kalkana çarpıp kül oluyordular. "FLİC-" tekrar bağıracağım sırada kardeşlerin üstüne ateş püskürttü. Gizli kalkan yapmıştım, o nasıl girdi içeri? Düşünmeyi kesip hızla saldıranlara kılıç salladım. Yüzlerce kardeş kül olurken Flicka yere indi. Hızla sırtına bindim. Anında havaya yükselirken durum Austyn ve Felix için kötüydü. Dört taraftan sarılmışlardı. "Fuego!" Flicka anında o tarafa uçup ateşini püskürttü. Yarısı yok olurken geri dönüp diğer tarafı da yok etti. Güldüm. Hemen hemen hepsi yok olmuştu. Arkalarında bir tane görünce Flicka'nın ateş püskürtmesi için emir verecektim ama. Felix de Austyn de yok olurdu. Flicka Alçalınca kılıcımı çıkartıp hızla sırtından atladım. Anında kardeşin arkasına düşerken hızla kılıcı sırtına sapladım. Kül olup giderken Austyn ile göz göze geldim. Yaralanmıştı. Hızla üstündekini yırtıp yarasına baktım.
"Yaralanmışsın, kenara geç de iyileştireyim."
"Gerek yok. Dayanabilirim."
Kolundan tutup kenara çektim. Parmaklarımı yaranın üstüne koyup gözlerimi kapattım. " a tu madre tierra la curación y sana la herida." ellerimde karıncalanma olunca gözlerimi açtım. Austyn ile göz göze geldik. Ellerimi çekince yara kapanmaya başladı. Tebessüm ettim.
"Rica ederim prens."
Arkamı döndüğüm an Flicka hızla yere indi. Bir kaç dakika sonra diğerleri de gelince konuştum.
"Durum nedir?"
"Sayılarını soruyorsan baya fazlalar."
Flicka yukarı uçtu. Kafamı yukarı kaldırdım. "ALEDA!" bu ses? Başımı çevirdiğimde herkesin kardeşler tarafından tutulduğunu gördüm. Sesin sahibine baktığımda büyücü Edward'ı gördüm.
"Vay, vay, vay! Prenses Aleda, dört element sahibi, ejderhanın ilk ve son hükümdarı."
"Edward! Arkadaşlarımı bırakmanı tavsiye ediyorum."
"Hayır, hayır, hayır... Onlar benim misafirim olacak."
"Gerçekten mi?"
Gülen suratım aniden ciddi bir hal aldı. Hızla elimi ona uzatıp sıktım. Anında boğazını tutarken diğer elimle de suya hükmedip üstüne boşalttım.
"Onları hemen serbest bırak!"
Çırpınmaya başladı.
"Saniyelerin kaldı Edward yoksa ölürsün!"
Bizimkilere baktığım da kardeşler yok olmuştu. Ellerimi indirdim. Edward öksürmeye başladı. Üzerine doğru yürüdüm.
"Sen... Bunu nas-"
"Büyü yapabilen tek sen değilsin Edward."
Hala öksürüyordu. İç güdülerimin işaretiyle hızla başını iki elimin arasına aldım. Edward'ı gözleri birden beyaz olup eski haline döndü. Geri çekildim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
A L E D A ~Hükümdar~
Fantasy"Bir şey soracağım?" Durup hafif arkamı döndüm. "ALEDA... Ne demek?" " dedi. Güldüm. " Kanatlı demek. " dedim. Kahkaha attı. " Senin kanatların yok ama. " dedi. Gülen yüzüm soldu... Bir iki adım atıp tam dibinde durdum. Dudaklarımı hareket ettir...