ALEDA'DAN...
Austyn hala elimden tutmuş beni kendiyle sürüklerken durup elimi elinden çektim. Hızla arkasına dönüp bana bakarken saçlarımı geriye attım. Bu lanet elbiseden kurtulmak istiyordum. Hem de hemen!
"Prensese neden öyle söyledin!?"
"Birinin ona gerçekleri hatırlatması gerekiyordu."
Derin bir nefes verdim.
"Buna gerek yoktu prens. O zaten görev ekibine katılamayacağını çok iyi biliyordu."
Hiçbir şey demedi. Yanından ayrılıp az önceki mücevher ve kıyafet dolu odaya girdim. Hemen üzerimdeki lanet elbiseden kurtulup koltuğun üzerindeki kıyafetlerimi üzerime geçirdim. Hızla odadan çıktığımda Austyn 'in hala kapıda olduğunu gördüm. Yanından geçip gidecekken kolumdan tuttu.
"Aleda senin derdin ne?! Sabahtandır bir trip atmalar, prens Joon ile gülüşmeler..."
Kaşlarımı çattım. Beni yanlış anlamıştı.
"Kusura bakma prens Austyn, tek prens sen değilsin! Gülümsememin altında bir şey aradığına inanamıyorum."
Kolumu kolundan çekip hızla saraya bir kapı açtım. İçinden geçip kapıyı açık bıraktım ve hızla saraya doğru ilerledim. Karşıdan gülerek bana gelen Dylan'ı gördüm. Bunun ne işi vardı burada? Hızla yanından geçerken " Şimdi değil Dylan, sonra. " diyerek saraya girdim. Merdivenlerden ikişerli çıkıp odamın olduğu kata geldim. Odamın kapısına vardığımda hızla içeri girdim, kapıyı kapatıp sırtımı yasladım. Derin bir nefes verip alt dudağımı ısırdım. Karnımdaki sancı hala kendini belli ederken prensin saçma sapan düşünceleri ile uğraşıyordum. Hemen banyoya girip üstümdekilerden kurtuldum ve küvetin içine girdim. Küvet anında sıcak su ile dolarken başımı kenara yasladım. Kral Rainier 'in söylediği şeyler aklıma gelmişti. Birden bir kapı açılınca sudan doğruldum, gelenin Hane olduğunu görünce şaşırdım. Gülümseyerek bana bakıyordu, küvetin kenarına oturdu.
"J-Jane... Burada ne işin var?"
"Sana da merhaba torunum. Gördüm ki biraz sinirli, biraz asabi ve biraz üzgünsün."
Gülümsemekle yetindim.
"Kral Rainier 'ın yanına neden gittin?"
Kaşlarımı çattım.
"Sen nereden biliyorsun?"
"Sana daha önce de söylemiştim tatlım, her zaman yanındayım."
Derin bir nefes aldım.
"Yanına gitmek zorundaydım büyükanne."
"Tatlım, verdiğin kararlara dikkat et. Konsey onun yanına gittiğini ve konuştuğunu öğrenirse senin için hiç iyi olmaz."
"Konsey beni anlayacaktır büyükanne."
"Konsey dediğin Elvis olmalı..." dedi gülerek.
Başımı salladım. Elvis beni anlıyordu, diğerleri de anlayacaktır.
"Her ne karar verirsen ver, ne yaparsan yap her zaman yanındayım."
Saçlarımı okşadı. Gülümsedim.
"Seni seviyorum büyükanne."
"Ben de seni tatlım."
Birden kaybolunca derin bir nefes verip küvete yayıldım.
Kral Rainier ile konuştuğuma pişman değildim, bu vereceğim karar beni, bizi ne kadar etkilerdi bilmiyorum. Konsey kızacak mıydı? Belki evet, ya da evet. Kızacaktı. Ceza da alabilirdim. Sonsuza kadar sürgün edilen biri ile görüşmek... Sanırım elementlerimin elimden alınmasına kadar gidebilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
A L E D A ~Hükümdar~
Fantasi"Bir şey soracağım?" Durup hafif arkamı döndüm. "ALEDA... Ne demek?" " dedi. Güldüm. " Kanatlı demek. " dedim. Kahkaha attı. " Senin kanatların yok ama. " dedi. Gülen yüzüm soldu... Bir iki adım atıp tam dibinde durdum. Dudaklarımı hareket ettir...