Endişeyle kraliçe Freya'ya baktım, o da hem endişeli hemde heyecanlıydı. Austyn şimdilik onu görmemeliydi. "Hemen banyoya girin!" dedim. Başını sallayıp hızla banyoya girdi, kapıyı kapattığı an hemen odamın kapısını açtım. Gülümsemeyle karışık korku dolu sesimle konuştum.
"Hey, merhaba. Seni görmek ne güzel."
Gülümseyerek odama girdi. Umarım banyoya girmezdi.
"Düşündüm de, uyanır uyanmaz seni görmek geldi içimden. Bu yüzden buradayım!"
"Aa, açıklama yapmana ger-"
Dudaklarıma yapışınca neye uğradığımı şaşırdım. Daha cümlemi tamamlamamıştım. Geri çekildiğinde bakışları arkamdaki masaya gitti.
"Kahvaltını yeni mi yapıyorsun? Daha hiçbir şey yememişin. Bekle, bir fikrim var. Ellerimi yıkayıp geliyorum."
Banyoya doğru ilerledi. Yutkundum sertçe, kapıyı açacağı sırada hızla onu kendime çevirip dudaklarımı dudaklarına bastırdım. Anında karşılık verirken Tanrı'nın bize lanet okuduğuna yemin edebilirdim. Geri çekildim.
" Ben de düşündüm de bugün kahvaltıyı dışarıda yapabiliriz... Beraber." dedim.
Hissettiğim duyguları hissetmesi, içimden küfür savurdum.
"Endişeli, korkmuş... Sen iyi misin?"
Koluna girdim. "Sadece yanımda olmanı istiyorum. Beni Flicka'nın yanında bekler misin? Ben duş alana kadar."
"Bence burada beklemem de bir sakınca yoktur." diyerek yatağa oturdu. Tam karşısına geçip üzerine eğildim. Yüzlerimiz birbirine fazla yakındı. Gözlerine baktım.
"Beni Flicka'nın yanında bekle." diye fısıldadım. Bir kaç dakika öyle kaldıktan sonra ayağı kalkacağı sırada geri çekildim.
"Pekala, seni bekliyor olacağım."
Odadan çıkınca derin bir nefes verdim. Tanrım! Biran önce anlatmam gerekirdi. Kraliçe Freya banyodan çıktı.
"Tanrım! Aleda, seni zor durumda bıraktığım için özür dilerim."
"Sorun yok, hemen bir duş alıp çıkacağım. Gece yarısına kadar ona anlatmış olurum."
Başını sallamakla yetindi. Bilge'nin öğrettiği birkaç (!) büyü ile odamın kapısını kilitledim. Kimse hiçbir şekilde açamazdı.
"Ben şimdi duşa giriyorum, siz rahatınıza bakın kimse gelmez."
Tekrar başını salladığında hemen banyoya girip kapıyı kapattım. Üzerimdeki kıyafetlerden kurtulup suyun altına girdim. Küvete girecek vaktim yoktu, yirmi dakikanın ardından suyu kapatıp havluyu bedenime sardım. Banyodan çıkınca kraliçe Freya'nın koltukta oturmuş kılıcıma bakıyordu. Dolabıma yönelip baktım, sarayda olmayacağıma göre elbise giymeme gerek yoktu. Hemen siyah deri tulum çıkarıp üstüme geçirdim. Ayakkabımı da giyip eldivenlerimi taktım. Nemli olan saçlarımı yarı at kuyruğu yapıp duvara geçtim. Elimi duvara yerleştirirken kraliçe merakla bana bakıyordu. Önüme döndüm, duvar öne doğru çıkınca silahlara baktım.
"Vay canına!"
Kraliçeye bakma gereği duymadan gözüme çarpan ok ve yayı alıp sırtıma yerleştirdim. İki bacağıma da ikişerli hançer koyup bir tane kılıç aldım. Belime yerleştirdikten sonra duvar eski haline döndü. Kraliçeye döndüm.
"Ben gidiyorum, sakın buradan çıkmayın ben gelene kadar."
"Merak etme, kapıyı kilitle. Kimse gelmesin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
A L E D A ~Hükümdar~
Viễn tưởng"Bir şey soracağım?" Durup hafif arkamı döndüm. "ALEDA... Ne demek?" " dedi. Güldüm. " Kanatlı demek. " dedim. Kahkaha attı. " Senin kanatların yok ama. " dedi. Gülen yüzüm soldu... Bir iki adım atıp tam dibinde durdum. Dudaklarımı hareket ettir...