Odadan koşarak çıktım... Hayır, hayır o ölmüş olamazdı. Ölmemiştir o. Bu kötü bir şakaydı. Gördüğüm herkes ağlarken, lanetler savurdum. "Aleda bekle!" arkamdan gelen sesi aldırmadan eğitim sarayından hızla çıktım. Bir topluluk vardı, durdum. Gerçekten ölmüş müydü yani? Hayır, buna izin veremezdim. Koşarak yanlarına gittim. "Çekilin." diye bağırdım. Hepsi anında çekilirken yerde yatan Bilge'ye baktım. Beyazlamış teni ve morarmış dudaklarına baktım. Yanına çömelip kafasını kucağıma koydum. Saçlarını okşadım. O benim en iyi arkadaşımdı, en sevdiğim hocamdı, o benim çok sevdiğim Yaşlı Bilge'mdi. Beyaz saçları yerine siyah saçlar almıştı. Ben şimdi onsuz ne yapacaktım? Ona bunu kim yapmıştı? Akan gözyaşlarımı sildim. Bilgenin kafasını yavaşça yere koyup hızla ayağı kalktım.
"Hemen tüm usta büyücülerini buraya getirin. Gelmek istemeyen olursa öldürün."
Eğitim sarayının askerleri anında dediğimi yaparken bahçenin ortasına geçtim. Hançer ile avucumun içini kesit yere akıtmaya başladım. Her akan mavi kanda içim çekiliyordu. Kimseden çıt çıkmazken başımda Felix ve Austyn söylenip duruyordu. Onları duymamazlıktan gelirken oluşturduğum pentagrama baktım. Onlara dönüp baktım.
"Ya yanımda kalıp bana yardım edin, ya da sesinizi kesip köşede bekleyin."
İkisinden çıt çıkmadı.
"Güzel o zaman şimdi Bilge'yi pentagramın tam ortasına yerleştirin."
Felix ve Austyn bir süre bana baktıktan sonra Yaşlı Bilge'yi çizdiğim işaretin ortasına koydular. Üç dört kişi bize doğru hızla gelirken bunların usta büyücü olduklarını anladım. Yanımıza geldiklerinde selam verdiler.
" Büyücüler, yapacağınız tek bir şey var. Bilge'nin ruhunu geri getireceksiniz."
Hepsi dehşetle bana bakarken korktuklarını hissedebiliyordum.
"Bakmayın bana öyle. Derhal dediğimi yapın."
Hepsi beni onaylarken Bilge'nin başına geçip eğildim.
"Merak etme Bilge, bedeli ne olursa olsun seni geri getireceğim."
Bu cümleyi nasıl kurduğum hakkında bir fikrim yoktu. Ya da bu hangi dil olduğu hakkında. Umursamayıp başımı kaldırdım. Büyücüler aralarında konuşmayı kesip yanı başıma geldiler.
"Majesteleri Bilge'yi geri getirmesine getiririz ama bunların bir bedeli var."
Bakışlarımı büyücüye çevirdim.
"Bedeli ne olursa olsun, o geri gelecek!"
Bakışlarımı Yaşlı Bilge'ye çevirdim. O çok sevdiğim siyahlaşmış saçlarından öpüp ayağı kalktım. Büyücüler pentagramın uçlarına yerleşirken biraz geri çekildim. Austyn yanıma geldi.
"Bunu yapmak istediğine emin misin? Kara bütünün bir bedeli var."
"Eminim."
"Yapma Aleda, güçlerini kaybedebilirsin ya da Flicka'yı..."
Güçlerimi kaybetmeyi kabul ediyordum ama Flicka'yı asla kaybedemezdim. Büyücüler başlamak için benden onay beklerken onlara baktım.
"Başlayın."
⚔️⚔️⚔️⚔️⚔️⚔️⚔️⚔️⚔️⚔️
Hala gözleri kapalı Bilge'ye baktım. Büyü yapılırken ruh meleği gelmişti. Bir bedel ödeyerek Bilge'nin geri dönmesini sağlayacaktım. Bilgenin hayatına karşı çok sevdiğim birinin hayatıydı. Düşünmek için zaman istemiştim ama ruh meleği zamanımız kıymetlidir deyip gitmişti. Onun ardından Bilge'yi Element krallığına getirmiştim. Bilge'yi karanlık bir odaya koymuş etrafında mumlar yakmıştık. Bu oda yerin üç kat aşağısındaydı. Sağ elimi başına koyup saçlarını okşadım. "Özür dilerim Bilge, seni koruyamadım. Sen benim sırdaşım, arkadaşım, hocam, akıl verenim, her şeyimdin... Beni böylece bırakıp gidemezsin Bilge. Senden öğreneceğim daha çok şey var. Bunu sana kim yaptı Bilge? Senden ne istediler böyle?"
Susup gözyaşlarımı sildim. Biri onu sırtından hançerleyip okyanusa atmıştı. Bunu her kim yaptıysa bulacaktım ve ölmek için bana yalvaracaktı. Hislerimi dinledim, elime hançeri alıp sol avucuma pentagram çizdim. Avuçlarım kan ile dolarken hızla elimi Bilge'nin alnına koyup gözlerimi kapattım. Bunu neden yapıyordum bilmiyorum. Birden dudaklarımdan kelimeler döküldü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
A L E D A ~Hükümdar~
Fantasy"Bir şey soracağım?" Durup hafif arkamı döndüm. "ALEDA... Ne demek?" " dedi. Güldüm. " Kanatlı demek. " dedim. Kahkaha attı. " Senin kanatların yok ama. " dedi. Gülen yüzüm soldu... Bir iki adım atıp tam dibinde durdum. Dudaklarımı hareket ettir...