ALEDA'DAN...
Gecenin bir vaktiydi. Bir sağa bir sola gidip geliyordum. Austyn'i çağırmıştım. Cehennem kraliçesi Adrienne kendine durmuyordu, bu sefer benim için değil... Austyn için gelecekti. Gülümseyerek bana doğru gelen prense baktım.
"Hey, merhaba. Sen iyi misin?"
Gülümseyerek "Elbette. Sen iyi misin?" dedim. Başını salladı. Derin bir nefes verdim. Gözüm elindeki mühüre kaydı, sonra da kendi mühürüme baktım. Mühürlü elinden tuttum. Anında parlarken gülümsedim. Çok değişikti. Aramızdaki güçlü bağı hissedebiliyordum. Anladım ki bazı şeyleri kabul etmek gerekirdi. Elimizdeki bakışlarımı Austyn'in yüzüne çevirdim. Bana derin bir şekilde bakarken, dudaklarımı yavaşça yanağına bastırıp, küçük bir buse kondurdum. Kulağına "Beni kabul eder misin?" diye fısıldadım. Geri çekilip bana baktı. Başımı ellerinin arasına aldı. Gülümsedi.
"Sen kabul ettiğim tek gerçeksin!" dedi.
Gülümsedim. Dudaklarıma kısa ama yavaş bir buse kondurup sarıldı. Sarılmasına karşılık verirken karşımda bizi izleyen cehennem kraliçesi Adrienne vardı. Yutkundum. Austyn' e bir şey belli etmemek için sesimi çıkarmadım. Zihnime giriyordu, başımda oluşan acı ile zihnimi açtım ona.
"Küçük aşıklar sizi, o kadar romantiksiniz ki gözlerim yaşardı."
"Tabi ki sen hep aldatıldığın için aşkın ne olduğunu bilmiyorsun!" dedim gülerek.
Yüz ifadesinin değiştiğini görebiliyordum. Austyn benden ayrılacağı sırada ona daha çok sarıldım. Kraliçeyi görmemesi gerekirdi.
"Bunu seninle detaylı konuşalım Hükümdar, seni evime bekliyorum."
Zihnimden çıkıp ortadan kayboldu. Etrafa baktım, gitmiş diye umuyordum. Austyn'den ayrıldım.
"Sanırım sarılmak çok hoşuna gitti." dedi.
Bu dediği şeye gülmeye çalıştım.
"Hoşuma gitmiş olabilir ama görmemen gereken bir kraliçe buradaydı." demek istesem de sustum. Gün doğduktan sonra ilk işim kraliçe ile konuşmak olacaktı. Ne derdi varsa benimle çözmeliydi, Austyn'i bu işe karıştırmamalıydı.
"Pekala, bana neler olduğunu anlatmak ister misin?"
Ona baktım.
"Aa, anlatılacak bir şey yok henüz."
"Emin misin? Çünkü çok düşünceli görünüyorsun ve endişel."
Derin bir nefes verdim.
"Sadece savaşı düşünüyordum." dedim.
Yere uzandım, yıldızlar çok güzel gözüküyordu. Başımda dikilen prens de benim gibi uzandı.
"Bence korkulacak ya da endişelenecek bir şey yok."
"Düşündüm de, bence kimseyi bu işe bulaştırmadan halledebiliriz."
Uzandığı yerden kalktı, ben de kalkıp bağdaş kurarak oturdum.
"Takımı toplar bu işi kendimiz çözeriz. Kimseyi bulaştırmaya gerek yok."
"Aleda sen kendin demedin mi? Sayıca fazlalar, cehennemden geliyorlar."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
A L E D A ~Hükümdar~
Fantasia"Bir şey soracağım?" Durup hafif arkamı döndüm. "ALEDA... Ne demek?" " dedi. Güldüm. " Kanatlı demek. " dedim. Kahkaha attı. " Senin kanatların yok ama. " dedi. Gülen yüzüm soldu... Bir iki adım atıp tam dibinde durdum. Dudaklarımı hareket ettir...