"Pekala! Bak, bu tehlikeli bir şey. Araft-" sözümü tamamlamama izin vermeden kesip konuştu.
"Her ne olacaksa kabul ediyorum. Sadece yap artık şunu."
Dudaklarımı bastırıp başımı 'tamam' anlamında salladım.
"Tamam, hazır olduğunda yaparız."
"Ben hazırım."
Kaşlarımı kaldırdım. Tabi ki hazır değildi. Bunu hissedebiliyordum. O sadece annesinin nasıl öldüğünü bilmek istiyordu. Bu onun en büyük hakkıydı ama ona zarar gelmesine izin veremezdim. Evet, annesinin nasıl öldüğü hakkında bir fikrimiz yoktu. Tek bildiğimiz öldüğüydü.
"Ben hazır değilim prens. Hazır olunca söylerim."
Öfkelenmişti. Bunda öfkelenecek bir şey yoktu. Onun iyiliğini düşünüyordum.
"Görüşürüz."
Hızla taht odasından çıktı. Tahtın önündeki iki basamaklı merdivene oturdum. Austyn 'i on iki yaşımdan beri tanıyordum ve onu çok iyi tanıyordum. Zor bir çocukluk geçirmişti buna kendim şahit olmuştum. On beş yaşımızda itibaren görevlere katılmaya başlamıştık. Her görevde beraberdik. Her ne kadar ondan nefret ediyormuş gibi görünsem de aslında etmiyorum. O babası gibi değildi, kesinlikle değildi. Fani çocuklar o yaşlarda oyun oynarken biz 'görevi ben yöneteceğim' kavgasını yapardık. Ben yaralanırdım o beni korurdu. O yaralanırdı ben onu korurdum. Aslında onunla iyi bir arkadaş olabilirdik ama bir şeyler arkadaş olmamızın daha fazlası olduğunu söylüyordu. Bir çeşit bağ mı demeliydim, yoksa başka bir şey mi tam olarak ben de bilmiyordum... Derin nefes alıp bakışlarımı dışarı çevirdim. Taht odasının kapısı açılınca gelene baktım, Jason'dı. Selam verip bana yaklaştı.
"Efendim, konsey üyeleri sizi ve prens Austyn 'i İnci de görmek istiyor."
"Neden?"
"Bilmiyoruz."
"Prense haber verin."
Jason selam verip odadan çıktı. Her ne kadar bir hükümdar ve yönetici de olsam konsey'in ayağına gitmek mecburiyetindeyim. Toplamda sekiz konsey üyesi vardı. Her biri temsilci olarak bulunurdular. Ateş, hava, su, toprak, büyücü, kurt, vampir ve peri idi. Artık elfler de vardı, onları temsil eden güçlü biri bu konseyde üye olacaktı. Tabi bunun için önce o zorlu sınavlardan geçmeleri gerekiyor. Diğer üyelerin geçtiği gibi. Oturduğum yerden kalkıp taht odasından çıktım, kendi odama doğru ilerlerken babamın geldiğini gördüm.
"Konsey sizi görmek istiyormuş."
"Bunun için hazırlanmaya gidiyorum."
"Dikkat et."
Başımı sallayıp adımlarımı hızlandırdım. İnci buraya üç günlük uzaktaydı. Tabi ki o kadar yolu çekemez, kapı açacaktım. Büy yapmayı öğreten Bilge'ydi. Aklıma gelince 'Tanrı merhamet etsin' diye fısıldadım kendi kendime. Hızla odama girip üstümdekilerden kurtuldum. Yine her zaman ki gibi siyah kıyafetlerimi çıkartıp üzerime geçirdim. Saçlarım hızla tepeden örüp eldivenlerimi taktım. Duvardan silahları çıkartıp özel yapım ok ve yayımı aldım. Ateşten olduğu için ateş elementi dışında tüm elementleri yok ediyordu. Hızla sırtıma alıp iki üç tane hançer yerleştirdim bacağıma. Duvarı eski haline çevirip odadan çıktım. Flicka nerelerdeydi? Bana doğru gelen Austyn 'i görünce durdum.
"Konsey bizi neden çağırıyor?"
"Sen ne biliyorsan ben de onu biliyorum."
"Pekala! Gidelim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
A L E D A ~Hükümdar~
Fantasy"Bir şey soracağım?" Durup hafif arkamı döndüm. "ALEDA... Ne demek?" " dedi. Güldüm. " Kanatlı demek. " dedim. Kahkaha attı. " Senin kanatların yok ama. " dedi. Gülen yüzüm soldu... Bir iki adım atıp tam dibinde durdum. Dudaklarımı hareket ettir...