AUSTYN'DEN...
Birden gözlerimi açtım. Aleda karşımda öylece uzanıyordu. Elim ayağım titriyordu. Hareket dahi edemiyordum. Annemi, annemi babam öldürmüştü. İntihar etmesini zorlamıştı. Ama neden intihar etmesini istedi? Nasıl böyle bir şey yapar? Onca yıl bana' bizi terk edip kaçtı, sonra da öldü.' demişti. Beni doldurmuş bu yalana inandırmıştı. Ama neden? Annemden ne istemişti? Annem ona ne yapmıştı da babam intihar etmesini zorladı? 'Ne olursa olsun her zaman kalbindeyim.' bu söz beynimde yankılanıyordu. Başımı iki elimin arasına aldım. Ayaklarımı kendime çekip oturduğum yerde sallanmaya başladım. Babam annemi çok seviyordu, o böyle bir şey yapamazdı. Ama yaptı. Sallanmayı kestim. Yerde hareketsiz yatan Aleda'ya baktım, hızla yanına geçip başını kucağıma koydum.
"A-Aleda... U-uyanmalısın. Özür dilerim. Çok özür dilerim. Eğer benim yüzümden sana bir şey olursa yaşayamam."
Anlamlandıramadığım gözyaşlarım akarken şaşırdım. Onbir yıldır ilk defa ağlıyordum. Aleda için mi yoksa babamın anneme yaptıkları için mi bilmiyordum. Şuan tek isteğim Aleda'nın uyanmasıydı. Başımı başına koydum.
" Lütfen uyan. Annemi kaybettim, seni de kaybedemem."
Sesim çatallaşmıştı. Bedeninin etrafını saran bir bariyel vardı. Siyah bariyel. Bunun anlamını biliyordum. Sonsuzluk uykusuydu. Sesimi duymuyordu. Hiç bir şey hissetmiyordu. Yüzündeki saçlarını çektim. Elimi yumruk yapıp ısırdım.
" Lütfen beni duy lütfen. Sana ihtiyacım var."
Hepsi benim yüzümdendi. Benim geçmişim olmasaydı o şuan bu halde olmazdı. Hızla ayağı kalkıp onu da kucağıma aldım. Bilge yardım edebilirdi, sadece o bilirdi. Hızla gizli geçite doğru yürümeye başladım. Aleda'ya baktım, hareketsiz yatıyordu.
" Sana bir şey olmasına izin vermeyeceğim duydun mu beni!?"
Gizli geçite gelince Aleda'yı yere bırakıp elimi kestim. Üstündeki işaret kanımla dolunca Aleda'yı tekrar alıp geçitten geçtim. Geçitten geçerken akılda neresi geçerse oraya giderdi. Benim aklımda Element Krallığı vardı. Hızla saraya doğru ilerledim. Askerler bize doğru gelirken önde gelenin Jason olduğunu anladım.
"Hemen Bilge'yi buraya çağırın."
Jason askerine emir verirken koşar adımlarla saraya girip Aleda'nın odasına doğru ilerledim. Karşıdan kraliçe Marisa'nın geldiğini gördüm. Endişeli gözüküyordu.
"Ona ne oldu?"
Şuan hiç bir şey anlatamazdım.
"Onu bulduğumda bu haldeydi."
"Derhal usta büyücüleri buraya getirin.!"
Hızla odaya girip onu yatağa bırakıp geri çekildim. Şimdi ne olacaktı? Uyanacaktı değil mi? Odanın kapısı açıldı. Bilge ve kral Aaron beraber içeri girdi. Kral Aaron, Aleda'nın baş ucuna geçerken Bilge hızla gelip bakmaya başladı.
" Bu nasıl oldu? "
"Onu bu halde buldum."
Bilge bana döndü, sonra da krala.
"Siz çıkın."
Kral Aaron bana kötü kötü bakarak çıktı. Kraliçe Marisa da bir şeylerin ters gittiğini anlayabiliyordu. Bunu yüzünden görebiliyordum. Odadan çıkıp kapıyı kapattılar. Bilge bir şeyler söyledi. Sanırım odanın etrafına sessiz bariyel yapmıştı, kimse konuştuklarımızı duymasın diye.
"Herkesi kandırabilirsin ama beni asla evlat. Anlat çabuk."
"Zorla geçmişimi bana gösterdi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
A L E D A ~Hükümdar~
Fantasía"Bir şey soracağım?" Durup hafif arkamı döndüm. "ALEDA... Ne demek?" " dedi. Güldüm. " Kanatlı demek. " dedim. Kahkaha attı. " Senin kanatların yok ama. " dedi. Gülen yüzüm soldu... Bir iki adım atıp tam dibinde durdum. Dudaklarımı hareket ettir...