Gözlerimi açtığımda başımdaki ışık gözüme giriyordu. Elimi kaldırıp engelledim. "Demek uyandın." sesin geldiği yöne başımı çevirdim. Şifacıydı, yataktan doğruldum.
"Altı buçuk saattir uyuyorsun. Tabi bunda sana verdiğimiz ilaçlardan da kaynaklı. Son bir aydır mı desem yoksa hafta mı desem bilemedim. Kendini fazlasıyla yormuşsun. Bedeninde ki özellikle kol ve bacaklarındaki damarlarda ezilme var."
O öylece konuşurken hiçbir şey demeden yataktan kalktım. Odama gitmeliydim, kraliçe Freya oradaydı. Şifahaneden çıkıp merdivenlerden çıkmaya başladım. Biri kolumdan tutunca döndüm. Austyn idi.
" Hey, sen neden yatakta değilsin. Dinlenmen gerek. "
" Ben iyiyim prens, odama gidiyorum."
Kolumu ondan çekip merdivenlerden çıkmaya devam ettim.
"Adrienne ile isteyerek öpüşmedim. Bunu sen de biliyorsun?!"
Durdum. Biliyordum ama şuan da onun kiminle öpüştüğü umurumda değildi. Biran önce kraliçeyi ortaya çıkarıp büyü yükü üstümden atmak istiyordum. Tekrar ilerlediğimde camdan havanın kararmış olduğunu gördüm. Sanırım gece yarısıydı. Odama ilerledim, Austyn'in arkamdan geldiğini hissedebiliyordum. Gelebilirdi, sorun yoktu eninde sonunda annesini görecekti. "Annem nerede?" dedi. Durdum. Arkamı döndüğüm an burun buruna geldik. Bir adım geri çıktım. Elimi uzattım, tuttuğu an berbar ilerlemeye başladık. Odamın önüne geldiğimizde kilidi çözdüm. İçeri girip etrafa baktım, kraliçe saklanmış olmalıydı. Austyn 'e dönüp girmesini işaret ettim. İçeri girince kapıyı kapatıp ona döndüm.
"Bekle beni burada." dedim.
Başını salladı. Banyoya girip kapıyı kapattım. Kraliçe kapının arkasına saklanmıştı. "Ah Aleda!" hızla bana sarılırken birkaç saniye sonra geri çekildim.
"Kraliçe Freya, oğlunuz şuan da burada. Karşısına çıkmaya hazır mısınız?"
Elleriyle ağzını kapattı. Başını salladı. Gülümseyerek kapıyı açtım. Austyn ile göz göze geldim, gülümseyerek yanına gidip elinden tuttum.
"Annem nerede diye sormuştun ya." başını salladı. "Annen burada prens." önünden çekildim. Kraliçe Freya banyodan çıkınca prens bakışlarını oraya çevirdi. Tepkisizdi, kraliçe Freya ise gözleri dolu bir şekilde oğluna bakıyordu. Austyn'in ellerini bırakıp odadan çıktım. Onları baş başa bırakmak istedim. Acaba annem yatıyor muydu? Taht odasına ilerledim. Nöbette kalan askerler vardı, selam verip yanımdan geçiyordular. Taht odasına girdiğimde annemi tahtta gördüm. Kaşlarımı çattım, annem bu saate neden uyanık? Odaya girip kapıyı kapattım.
"Anne... Sen neden uyumadın?"
Ayağı kalkıp bana doğru geldi. Hızla sarılırken gülümseyerek karşılık verdim. Ondan ayrılıp elinden tuttum.
"Neden uyanıksın?"
"Hem seni merak ediyordum, hemde kanat izlerimin biraz acısından."
"Bakmama izin ver." dedim. Başını salladı. Uzun saçlarını çekip, sırtını açtı. Kanat izlerine baktım. İki büyük yatay çizgiydi. Dokundum, üstü kabuk tutmuştu ama içi hala yeniydi. Yıllar sonra ilk defa kanatlarına kavuşmuştu, böyle olması çok normaldi. Tırnağımı avucuma baş parmağıma bastırıp kanattım. Sonra da elimi yaranın içine sokup kanımın kanıyla karışmasını sağladım. Annem acı içinde homurdanırken diğer yarasına aynı şeyi yaptım. Acıdan inliyordu. Birkaç dakika sonra susunca elimi yarasından çıkarıp akmış olan kanı sildim.
"Merak etme anne, yarına kalmaz iyileşecek. Sonra da uçabileceksin." dedim.
Sırtını kapatıp saçlarını geriye aldım. Bana döndü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
A L E D A ~Hükümdar~
Fantasy"Bir şey soracağım?" Durup hafif arkamı döndüm. "ALEDA... Ne demek?" " dedi. Güldüm. " Kanatlı demek. " dedim. Kahkaha attı. " Senin kanatların yok ama. " dedi. Gülen yüzüm soldu... Bir iki adım atıp tam dibinde durdum. Dudaklarımı hareket ettir...