~Aleda Onaltıncı Bölüm~

10.1K 602 77
                                    

Herkes kendi halinde takılırken çevremde büyük bir enerji hissediyordum. Bu da beni kendine çekiyordu. Yavaş adımlarla enerjiye doğru yürüdüm. Göz göze geldiğim kişiler selam veriyordu. Onları umursamayıp etrafıma baktım. "Hükümdar!" yine o ses. Hızla arkamı döndüm. Kimse yoktu. Derin bir nefes verip önüme döndüm. Austyn ile göz göze gelince hızla bana doğru geldi.

"Neyin var? Yüzün sararmış."

"Sana da ses geliyor mu?"

Kaşlarını çattı. "Neyin sesi?" dedi.

Demek ses sadece bana geliyordu.

"Boşver."

Elim boynumdaki kolyeye gitti. Beni bir ter basmıştı. Bunalıyordum. Hızla balkona çıkıp derin bir nefes alıp verdim. Enerji burada düşüktü. Gözlerimi kapattım. Başım ağrıyordu. Özellikle alnımın tam ortası. Sanki hançer batırıp çıkartıyorlardı.
"Majesteleri? " kapattığım gözlerimi açıp sesin geldiği yöne döndüm. Prens Francis idi. Gülümsemeye çalıştım. Bu durum da ne kadar gülebilirsem, güldüm.

"Prens Francis, burada ne arıyorsunuz?"

"Burada tek olduğunuzu görünce merak ettim. İyi misiniz?"

Başımı salladım. "Elbette."

Gözlerinin derinliklerine bakıp sol elimle kolyemi tuttum. Bedenim birden kaskatı kesilince yutkundum. O enerji, bu enerjiydi. Bu neyin nesiydi? Nefes alışım zorlanıyordu. Gözüme bir şeyler geliyordu ama net göremiyordum, yine kesit kesit idi. Gözlerimi kapatıp açtığım da Francis'in yeşilden, griye dönen gözleri ile karşılaştım. Ejderha aşkına! Bu da neydi? O sadece ateş sarayının ateş prensi değildi. O, başka bir şeydi. Tuttuğum kolyeyi daha çok sıktım. Güçlü bir dalgalanma olunca ben de o da balkonun diğer uçlarına savrulduk. Başımı sert çarpmıştım, kafamı kaldırdığım da acıyan yere dokundum. Mavi kan gelmişti. Birden hızla bana gelen Austyn'i gördüm. Hızla beni kaldırdı.

"Aleda sen iyi misin? Az önceki sarsıntı da neydi?"

"B-Bilmiyorum, birden oldu."

"Elementler etrafı kontrol edin!" diye bağırdı babam.

Kimse değildi baba, bizdik. Bizim dalgamız.

⚔️⚔️⚔️⚔️⚔️⚔️⚔️⚔️⚔️⚔️

Dün ki olanlardan sonra krallıktaki tedbirler artmıştı. Herkes kafasında farklı şeyler kuruyordu ama şöyle bir gerçek vardı. Ne olduğunu sadece ben ve prens Francis biliyordu. Dün Bilge de gelmemişti, yoksa ona her şeyi anlatıp kafamdaki sorulara cevap bulacaktım. Bugün eğitim sarayına gidip onu görecektim. Acaba dün neden gelmemişti? Halbuki taç takmamı isteyen en çok oydu. Bunu kaçırmazdı. Düşünmeyi kesip hızla yatağımdan kalktım. Güneş yeni yeni doğuyordu. Banyoya girip rütin işlerimi halledip odaya döndüm. Dolabı açıp göz attım, siyah deri bir tulum görünce hemen çıkartıp üstüme geçirdim. Ayakkabımı da giydikten sonra aynanın karşısına geçtim. Saçlarımı değişik şekilde örüp kolyemi boynuma taktım. Dudaklarıma renk verip gözlerimin içine siyah kalem çektim. Artık bu dövmemi saklamama gerek yoktu ama eldiven takmak alışkanlık olmuştu. Bileğime kadar gelen bir eldiven giyip, bileğime zincir sardım. Aynanın karşısından ayrılıp duvara sağ elimi koydum. Duvarın bir kısmı öne doğru çıkarken özel yapım silahlara baktım. Bugün kılıç istiyordum. Gözüme en sevdiklerimden çarpınca hemen aldım. Kılıç kabzanın içine girince, kabzayı belime yerleştirdim. Elimi tekrar duvara yerleştirince öne çıkan kısmı, eski haline geldi. Odadan çıkıp ilerlemeye başladım. Beni görenler selam verirken tepkisiz kalıyordum. Evet dün taç takmıştım ama tahta geçmek için değil. Hükümdar olduğumun sembolü olması için. Taç takmasaydım bile damarlarımdan akan mavi kan her şeyin gerçeğiydi. Sarayın içinden çıkınca Jason'ı gördüm. Hızla yanıma gelip selam verdi.

A L E D A ~Hükümdar~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin