Ters Aşk

~3

***

    Tost almak için sıraya girmişlerdi ama kantinin önünde sıra diye bir şey kalmamış gibiydi. Yardım kamyonundan un kapmaya çalışan savaşzedeler gibi bütün öğrenciler kantinin camına yönelmiş ellerindeki paralar havada bir şeyler söylüyorlardı.

    "Aslı sen burada bekle ben alır gelirim." diyerek çıtı pıtı arkadaşını kalabalığın gerisine itip o hengamenin içine daldı. Emin adımlarla kalabalığı yararak ilerlerken sınıflarına yeni gelen oğlanı seçti gözleri. Ortalarda bir yerlerdeydi ama öğrenciler yüzünden hızla geriye itiliyordu ve o buna hiçbir şey demiyor gibiydi. "Ne mıymıntı." diye söylendi içinden. Gerçekten acaba bu kalabalıktan sağ çıkabilir miydi? Aynı sınıfta oldukları başka bir oğlan onun önüne geçip dirseğini oğlanın karnına geçirdi. İki büklüm olan zavallıcık çoktan iki sıra gerilerken diğeri yaptığını gururlu bir şey sanıp kıs kıs gülüyordu. Gerçekten sınıfındaki bu insanlar 17 yaşında mıydı? Vicdanı onu iyice rahatsız edince isminin Akher olduğunu bildiği oğlana doğru yaklaşmaya başladı. Yanına geldiğinde durdu, onu tam gitmekle gitmemek arasında kararsızken yakalamıştı anlaşılan çünkü oğlan gözlerini kaldırıp kirpiklerinin ardından kendisine bakarken tedirgindi. Akher ondan iki parmak kadar kısaydı herhalde, bu normaldi çünkü kendisinin boyu bir ay önce ölçüldüğünde 1.81 di. Sınıfındaki oğlanların çoğu ondan kısaydı ya da aynı boydalardı. Bunu büyük bir problem olarak görmüyordu, tam aksine çok fazla avantajı vardı ama bazen kendini "Belki biraz daha kısa olsaydım..." diye düşünürken yakalıyordu.

   "Merhaba." dedi biraz da sesini duyabilmesi için bağırarak.

    Oğlanın "Merhaba." dediğini de zar zor duyabildi zaten. Herkes hep bir ağızdan konuştuğu için gürültü kulaklarını baskılıyordu.

    "İstersen paranı bana ver ben ne istiyorsan alırım sana."

    Oğlan gözlerini kaldırıp bir süre emin olmak ister gibi onu süzdü, sonra düşündüğü şeyden vazgeçmiş olmalı ki cüzdanından bir yirmilik çıkarıp kıza verdi. "Ne istiyorsun?"

    Sesi gerçekten de zar zor duyulduğu için ona doğru eğilmek zorunda kalmıştı. Bu sırada burnuna parfüm kokusu geldi. Gerçekten güzel kokan bir parfümdü daha sonra oğlana hangi parfümü kullandığını sormalıydı. "Ne satıyorlar bilmiyorum." dedi biraz geri çekilirken, anlaşılan yakınlıktan pek de hoşlanmayan biriydi. Aslında buna hakkı da vardı, sınıftakilerin ona daha ilk günden yaptıkları düşünülürse hala insanlarla iletişim kurabiliyor olması bile mucizeydi. Çuha çiçeği diye düşündü yeniden, yaprakları öyle kolayca düşmez. "Kendine ne alıyorsan, bana da ondan al."

    Doğrulurken başını salladı ve köşede bekleyen kız arkadaşını gösterdi. "O kızı görüyor musun onun yanına git ben oraya gelirim." Aslı'ya bakarken tereddütte kalan oğlanı görünce "Merak etme yemez." demeyi de ihmal etmedi. Çok çekingendi ve bu çok garipti. Onun gibisine daha önce rastlamadığına emindi.

   Çılgın öğrenci kalabalığını yarmayı başarıp kantine ulaştığında üç tane kaşarlı tost söyledi. Kantinci kadın beklemesini söylerken köşedeki koliden üç de ayran alıp az önce kadının uzattığı kağıt peçeteye sarılmış sıcak tostları bir eliyle ayranları diğer eliyle tutup yukarı kaldırdı. Para üstünü tostları almadan cebine tıkıştırmayı başarmıştı. Bu sefer öğrenci sıcak su akıntısının tam tersine ilerlemeye başladı. Ellerinin normalden daha büyük olması yine işine yaramıştı işte. Ellerinin genişliğini küçükken çocuklara çok tokat atmasına borçlu olduğunu düşünüyordu. Her patlayan tokatta avuç içi milim milim yayılmış ve genişlemiş olmalıydı.

   Aslı'yla yeni çocuğu yan yana gördüğünde ikisinin de yüzündeki ifade onu tedirgin etti. Aslı'nın yüzüne her an parçalamaya hazır bir aslanın ifadesi yerleşmişti, çocuğunkiyse karmaşıktı. Başını kaldırıp Aslı'ya bir soru sordu ama çocuğun sesi normal bile olsaydı o kalabalıkta o mesafeden ne söylediğini duyması imkansız olurdu. Yanlarına yaklaştığında arkadaşının soruya verdiği cevabın son cümlesi kulağına çalındı ama bu cümleden konuşmanın içeriğini anlaması mümkün değildi.