Söylediği şeylerden hangisini düşünmem gerektiğinden emin değildim... Aslı'nın kıskançlığını mı yoksa beni gerçekten Deniz'in gözünde acınacak biri olmaktan çıkarabilecek olan kavgada onu yenme meselesini mi? Ki sonuncusunun cevabını bulmak için bütün ömrümü harcamam gerekebilirdi. Gözümün önünde birçok erkeği pert etmiş birinden bahsediyorduk! Bana acıması normaldi öyle değil mi? Sonuçta gerçekten acınası biriydim ama bu statüden kurtulmamın neredeyse imkansız da olsa bir yolu vardı ve bu yolu bana açan sadece adını bildiğim bir kızdı. Eğer bunu başarabilirsem ona kesinlikle teşekkür edecektim! Ya da uzaktan teşekkür ederim diye bağırıp kaçabilirdim de. O kıza güvenmiyordum.
Koridordaki öğrenciler azalmaya başladığında ben de ayağa kalktım ve nasıl çıktığımı bile hatırlamadığım merdivenleri yavaş yavaş inmeye başladım. Birden çok şeyi peş peşe düşünmeye çalışıyordum ve bu gerçekten işkence gibiydi. Deniz'in bana acıması elbette ki hem beni hem aşkımı hem de gururumu çok incitmişti ama kendimi acınacak biri haline getiren yine bendim. Bana acıdıkları ya da beni dalgaya aldıkları için diğer insanlara ne kadar kızabilirdim ki? Bunu kendime yapan bendim, hiçbir zaman kimseye, bana bahşedilmeyen özelliklerim yüzünden yakınmamıştım ama sürekli bende olmayan şeylerin arkasına sığınıp kendimi küçük gören de yine bendim... Bu halimle yaşamaya alıştığımı zannediyordum ama ben sadece kendi sorunlarımdan kaçan bir korkağı oynuyordum hayat filmimde. "Herkes kendi filminin starıdır." Sözünün şimdiye kadar yalancının birinin uydurduğunu düşünürdüm ama öyle değildi işte! Ben kendimi kendi hikâyemde hiçbir halta yaramayan silik bir yan karakter haline getirmiştim ve bunun suçunu da kendimde bulmak yerine hep başkalarına ve bana yaşattıkları olaylara atmıştım ama durum bu değildi, kendimi ezik biri haline getirerek beni ezmelerine izin veren bendim! Güçsüz oluşum hayatın bana attığı yumruklara sadece ağlayıp karşılılık vermemek için nasıl da gülünç bir bahaneydi öyle!
Merdivenin ortasında durup nereye baktığımı çok da bilmeden ileriye baktım. Elimden geleni yapacaktım. Kaybettiğim rolümü geri kazanmak için değildi ama Deniz'in gözündeki acınası yerimi yok edip beni görmesini sağlamak için elimden geleni yapacaktım! Şimdi asıl konu... Kavgada onu yenebilmek için ne yapmam gerekiyordu? Kas gücüyle yenemeyeceğim apaçık ortadaydı, işte, şimdiye kadar derslerde yüksek not almaktan başka bir işime yaramayan zekamı ortaya koymamın tam sırasıydı!
Sınıfa girer girmez sümsük birinden bir birey olmaya doğru atacağım ilk adımın ne olacağını çoktan anlamıştım bile. Bu aynı zamanda benim geçmişten gelen korkularımı da yenmemi gerektiriyordu ve zorlu olacağından kesinlikle emindim. "Kural 1:" diye aklıma bir yazı karaladım. "Korkularının üzerine git. Onlardan kaçmaya çalışma."
"Merhaba, Kaan."
Büşra'yla konuşan yüzü beni gördüğü anda aydınlanınca içimdeki kaçma dürtüsüne rağmen omuzlarımı dikleştirdim ve karşısında durdum.
"Seni arıyordum ben de! Mesajlarıma cevap vermediğin için endişelenmiştim." Bir insan nasıl bu kadar çok yapışabilirdi ki? Büşra'nın endişeli bakışlarını yakaladığımda "Korkularının üzerine git." Dedim kendime. Hadi ama dünyadaki bütün patates kızartmaları bana yardım edin!
'Numaramı sana vermeden başka birinden alman çok kabaydı. Bunu hiç düşünmedin mi? Ayrıca durmadan bana mesaj atan insanları rahatsız edici buluyorum.' Evet bunu demeliydim ama ben sadece "Bana mesaj atmayı kes. Rahatsız edici." Dedim. Gerçi bu ilkinden çok daha iyiydi kesinlikle. Gözleri şaşkınlıkla açılırken dudakları da ona paralel olarak ayrılmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ters Aşk
RomanceBilirsiniz işte, bazı insanlar farklıdır, mesela her kız narin ve kırılgan olmayabilir, ya da her erkek sert mizaçlı ve odun değildir. Bunun erkek ya da kadın olmakla bir ilgisi yoktur aslında, duyguların ilgisi olan tek şey insan olmaktır. Ve bazı...