çok hastayım :/
Yatağıma yattığımda şu iki hafta içinde yaşadığım şeyler aklıma doluşuyordu, yarın cuma günüydü ve ben şimdiden ölesiye yorgundum. Kolumu kaldırıp gözlerimin önüne siper ettim. Aklıma gelen ilk şey elbette ki Deniz'di beni arkasına aldığında kalbimin kulaklarımda attığını hissetmiştim resmen... Ve elbette o oğlan da aklımdan çıkmıyordu. Yakamdan çekiştirdiğinde yapabildiğim tek şey aval aval suratına bakmak olmuştu. Ne kadar aptaldım, geçmişte olan bir olayı unutmakta ne kadar da acizdim. Aslında unuttuğuma ve o olayı sadece rüyalarıma hapsettiğime eminken bir an da hortlamıştı. Neyse ki Deniz vardı ve neyse ki beni hem içinde boğulduğum anılarımdan hem de o alt sınıftaki oğlandan kurtarmıştı.
Acaba o da beni seviyor olabilir miydi? Yoksa bütün o yaptıkları sadece zayıf olan bana acıdığı ve beni korumak istediği için miydi? Emin olduğum bir şey varsa o da bana aşık olabilecek bir kız varsa eğer o da kesinlikle bir lezbiyen olurdu tabi gay erkeklerin de ilgi alanına giriyor olabilirdim ama... Midem kasıldı...
"Ah aklım yine karışıyorsun rahat dur. Olaydan uzaklaşma." Kolumu çekip tavanla bakışmaya başladım. Yakında sevgili beyaz asma tavanıma teklif edecekmiş gibi hissediyordum... "Üzgünüm tavan ben başkasını seviyorum ama seninle bakışmak da çok hoş..." Kendi söylediğime kendim gözlerimi devirdim. Sonra zihnimde dönüp duran soruyu dillendirdim. "Deniz benden hoşlanıyor musun? Yoksa bana acıyor musun?" Acıması daha muhtemel görünüyordu çünkü ben acınası bir insandım. Muhtemel görünen bu cevapsa elbette ki beni mutlu etmiyordu. "Bana acımanı istemiyorum..." dedim sanki tavanda asılı duran Deniz'miş gibi. Bir an da yan tarafıma dönüp yastığı kaldırdığım gibi kafama bastırdım ve tekrar ettim "Bana acımanı istemiyorum!"
Derin bir nefes aldım ve yorganımın içine girdim. Yarın zorlu bir gün olacaktı ve sadece bir gün sonra lunapark kabusu başlayacaktı.
Beynimin içine biri ben uyurken tabaklarca jöle boşaltmış olmalıydı yoksa başımdaki bu pelte pelte olmuş, yumuşamış hali başka türlü açıklayamazdım.
"Akher!" diye cırlayan yaşlı cadının sesi beynimdeki jöleye saplanıp kaldı. "Akher dedim!"
Yastığımın içine daha da çok gömülürken yarım kalmış rüyama devam etmek için çabalıyordum, çoğu geceler gördüğümün aksine çok güzel bir rüyaydı, içinde Deniz vardı ve ben, ayrıca Büşra da bir cadıydı ve bana Deniz'i kendime aşık etmem için bir aşk iksiri hazırlıyordu. Tam o iksiri Deniz'in tostunun arasına dökmüşken... UYANDIRILMIŞTIM.
"Her cuma aynı şeyi yaşamak zorunda mıyım ben! Hemen o yataktan çık!"
Yorganın üzerimden havalandığını hissettiğimde bile umursamadım, hava zaten sıcaktı. Ama dakikalar sonra annemin sesi kesildiğinde beynimin içinde tehlike çanları çalmaya başlamıştı. Benim annem asla "Hadi bugün de evde yat." diyen annelerden olmamıştı...
Pijamamın içinden giren ıslak ve buz gibi eller sırtıma değdiğinde tam anlamıyla böğürerek yataktan fırladım "AĞĞHHH!" ve kendimi yerde buldum. Resmen soğuktan titrediğimi hissediyordum. "Hatun, uyandırma şekillerine hasta olduğumu daha önce söylemiş miydim?" dedim vücudum gibi titreyen sesimle.
Annem "Evet, geçen hafta." dedikten sonra kapıdan çıktı ve koridordan bağırdı "On dakika içinde kahvaltı masasında olmazsan, çok daha güzel uyandırma şekillerimle karşılaşacaksın!" Güzel teriminin annemin sözlüğündeki karşılığı -aşırı korkunç, çin işkencesi tarzında, insanı çileden çıkaran, hayatı boyunca unutamayacağı, zaman zaman oldukça kanlı- demekti. Yine de üzerine düştüğüm halının üzerine yüzü koyun yattım. Beş dakikada giyinirsem eğer, beş dakika daha uyuyabilirim demekti bu. Beş dakika, beş dakikadır, boru değil.
Sarsak adımlarla okula yürürken çantamın sapının omzundan kaydığının bile farkında değildim ve fazla oyalandığım için geç kalmıştım... Zaten karışık olan saçlarımı -tarama zahmetine girmemiştim bu yüzden her zaman önünü hafif yana yatırdığım saçlarım şimdi alnıma düşüyordu- elimi kaldırıp kendime gelmek için bir kez daha karıştırdım. Hala uykum vardı ve kesinlikle bütün haftanın yorgunluğu üzerimdeydi.
Biri çantamın sapını tutup omzuma yerleştirdiğinde irkilerek yan tarafıma döndüm. Deniz'in gülümseyen yüzü bana neşeyle bakıyordu. "Günaydın! Dökülüyorsun resmen!"
"Günaydın." dedim önüme dönerken, onu bu kadar yakından görünce hızlı atmaya başlayan kalbim yüzünden ne dediğimin çok da farkında değildim. "Cuma günlerini sevmem."
"Çok garipsin!" Aslı'da bize yetişip öteki yanıma geçmişti. Onun sesini duymak garipti çünkü genelde benimle konuşmamayı tercih ediyordu. Birbirimizden hoşlanmıyorduk ama nedeninden emin değildim. Belki de Deniz'e bu kadar yakın olduğu için içten içe onu kıskanıyordum? Hayır, sanırım hayır... Olabilir mi? "Öğrenciler cumaya bayılır! Çünkü ertesi gün tatildir!" Göz ucuyla güller açan yüzüne baktım. "Seni acınası şey!" dedikten sonra kahkaha attı. Acınası şey mi?
"Aslı!" Deniz'in ikazı bile yüzündeki o lanet gülümseyi silmeye yetmedi. Hala acınası şey lafına takılı kalmışken o konuyu değiştirdi. "Yarın lunaparka gidiyoruz değil mi?" Konuyu değiştirmesinden memnundum.
"Şimdilik gidiyor gibi görünüyoruz."
"Bu harika! Çok güzel olacağını düşünmüyor musunuz siz de !"
"Süper olacak!" dedi Aslı.
Derse girdiğimizde şansıma hoca daha gelmemişti. Sırama geçip başımı -dikişlere dikkat ederek- masaya yasladım. Aslı bütün bana acınası şey diyerek uykumu kaçırmayı başarmıştı ama hala yorgundum. Dakikalar sonra hoca geldi ve hep beraber ayağa kalktık. Oturduğumuzda bir an da yanımda beliren sarı kafayla korkup duvara yapıştım.
"Sakin ol sadece benim." Gülümseyince kapanan mavi gözleri tanıdım ama ismini hatırlamıyordum. Benim hafızamda o alaycı kuş broşunu bulduğum kızdı. O da mı bir şekilde bana acıyordu acaba? Bütün sınıftakiler beni acınası şey olarak mı görüyordu?
"Merhaba." diye homurdandım aramızda bir sessizlik olduğunda. Henüz ders başlamıştı.
"Seninle konuşmak istediğim bir konu var."
"Eğer arkadaşınla aranda geçen konuşmayla ilgiliyse..." dedim ama o sözümü kesti.
"Hayır, alakası bile yok, biz o konuyu hallettik. Seninle bilgi alışverişi yapalım. Merak ettiğin bir konu vardır mutlaka, sen bana onu sor ben de sana merak ettiğim şeyi sorayım."
Ona ilk verdiğim tepki "Sinsice." oldu.
"En yakın arkadaşının sevdiği çocukla çıkan kız olarak sinsilik damarlarımda dolaşıyor." dedikten sonra dil çıkardı bana. Merak ettiğim bir konuyu aydınlatmak için onun merak ettiği bir konuya cevap verecektim. Aslında makul görünüyordu eğer ben normal biri olsaydım, lakin normal biri değildim ve bu konudan korkmuştum. Bana soracağı şey neyle ilgili olacaktı? Ve benim merak ettiğim konu hakkında bir şeyler biliyor muydu?
"Neyi merak ediyorsun?" dedim biraz da korka korka.
"Olmaz." saçlarının yanaklarına çarpmasına neden olacak şekilde başını salladı. "Soracağımız şeylerin ne olduğunu söyleyemeyiz. Yalnızca kabul etmen ve sorulan soruya cevap vereceğine yemin etmen gerekiyor."
"Ama benim soracağım şeyle ilgili bir şey bilmiyorsan..."
"Bu bir kumar. Ne o, sır mı saklıyorsun yoksa?"
Evet merak ettiğim bir şey vardı. Kesinlikle vardı; Alp ve Büşra'nın arasındaki garip ilişkiyi çok merak ediyordum, Deniz daha önce birisiyle çıkmış mı merak ediyordum, birisine aşık olmuş mu merak ediyordum... "Kaç soru sorabiliyoruz?"
"Sadece bir tane dedektif çocuk."
"Kabul ediyorum." dedim ikinci kere düşünmeden. Eğer düşünseydim kesinlikle vazgeçerdim.
"Harika!" derken bana gülümsedi. "O zaman öğle arasında grubunu ek ve benimle 3. katın merdivenlerinde buluş. Bizi kimsenin duyamayacağı bir yere gideceğiz." Hoca yoklamayı alırken başka bir şey demeden yerine geçti.
Ama... Bu kızın ismi neydi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ters Aşk
RomanceBilirsiniz işte, bazı insanlar farklıdır, mesela her kız narin ve kırılgan olmayabilir, ya da her erkek sert mizaçlı ve odun değildir. Bunun erkek ya da kadın olmakla bir ilgisi yoktur aslında, duyguların ilgisi olan tek şey insan olmaktır. Ve bazı...