~25

2.4K 157 23
                                    

    Yatağıma yattığımda huzursuzdum... Aklımdan milyonlarca kötü senaryo ve lunaparkta olabilecek uçuk kaçık bütün berbat şeyler geçiyordu. Düşüncelerimi durdurmakta son derece başarısızdım tam başka bir şeyi düşünmeye başlamışken her nasıl oluyorsa bir anda önümde beliriveriyorlardı. Yatakta döndüm ve yumuşak yastığın beni içine çekmesini bekledim. İyice gömüldüm, gözlerimi sıkıca yumdum, düşünmemeye çalışırken dudaklarımı birbirine bastırdım. Olmadı.

    "Deniz..." diye fısıldadı içimden bir ses, zaten o olmasa ben gitmezdim o parka hiç kimseyle, evet beni kollayabilirdi, şu zamana kadar kollamıştı zaten, ama ona fazla bel bağlıyormuş gibi hissetmeme neden oldu bu düşünce.

   Gece yaptığım düşünce seanslarının sonu pek iyi olmuyordu ama kendimi de engelleyemiyordum bir türlü. Geçmişi düşünmek bana acı veriyordu, ezilip büzülerek yaşadığım bütün o yıllar ve ezilip büzülerek yaşamaya devam edeceğim önümdeki uzun yıllar... Deniz... Gecenin en güzel tonunu taşıyan gözleri, uzun kuzgun tüylerine benzeyen parlak simsiyah saçları... Ve o asla bana aşık olmayacaktı. Bunu bilmek için dahi olmaya gerek yoktu. Bu düşüncenin kalbimi sıkıştırdığını şaşkınlıkla fark ettim. Onun beni sevmeme ihtimali benim için bu kadar önemli  miydi ki kalbimin şu an can çekiştiğini hissediyordum?

      Deniz hakkında bildiğim şeyler o kadar kısıtlıydı ki, kaç kardeşi vardı? Annesi babası ne iş yapıyordu? Kaç kişiye aşık olmuştu? Geçmişinde neler vardı? Aslı'yla nasıl tanışmıştı? Bu okula neden gelmişti? Birilerini pataklamak dışında nelerden hoşlanıyordu? Nelerden nefret ediyordu? Hayalindeki erkek nasıl biriydi? Düşüncelerimi durduramadan buldukları yataktan akmaya devam ediyorlardı. Bu düşünceler hiç hoşuma gitmemişti, aslında benim Deniz'den ne kadar da uzak olduğumu görüyordum. Ve onun da benden bir o kadar uzak oluşunu fark ediyordum. 

    Sımsıkı kapatıp uyumaya çalıştığım gözlerimi açıp laciverdin bütün tonlarının duvarlarda, yerde eşyaların üzerinde dans ettiği odama boş boş baktım. Gözlerimi açmamın tek nedeni düşüncelerimin ağırlığı altında ezilen beynimdeki basıncı biraz olsun azaltmaktı. Ama bir işe yaramadı, beynim başka bir düşünceye yönelmek yerine bu okula ilk geldiğimden beri olanları zihnime doldurmaya devam etti. Çoğu Deniz'le ilgili şeylerdi. Okula ilk geldiğimdeki endişelerim, itilip kakılmam, vücudumdaki morluklar, insanların alayları, koruyucu melek üçlüsüyle karşılaşmam, Deniz, Aslı...

    Bu sefer gözlerim üzerine bir ağırlık binmiş gibi kendi kendine kapandı ve ben rüyalarım arasına korkak adımlar attım.

     Bir biri içine karışan renkler gözlerimin içine dolup bana işkence ediyorlardı, her şey başa dönmüştü ve ben kendimi bu döngüden nasıl koruyacağım hakkında ufacık bir fikre bile sahip değildim. Olanları biliyordum ve her seferinde baştan bir daha, bir daha, bir daha yaşıyordum. Turuncu-sarı ışıklar yemeğini bulmuş yamyamlar gibi etrafımda dolanıyorlardı. Gözlerim yaşlardan ıslanmıştı, geceydi ve ben o lanet ara sokakta ayakta durmaya çalışarak dikiliyordum. Bekliyordum, kaçamadığım sonu bekliyordum, ezilmeyi, hakarete uğramayı, güçsüzce olanları kabullenmeyi bekliyordum. 

     Kaç, diyordu içimde bağıran ses.

    Renkler etrafımda fır dönüyordu, dünya dönüyordu ve her seferinde başa sarıyordu, güneş doğuyordu, yeni bir gün başlıyordu, güneş batıyordu, gece oluyordu ve ben kendimi bu sokakta gözlerimde yaşlarla hafif sarhoş, yıkılmamak için uğraşırken buluyordum.

     Uyandığımda yanağımdaki ıslaklık ağladığımı gösteriyordu, çarşaf yataktan çıkıp belime dolanmıştı, yorgan yatağın üstünde olmadığına göre yerde olmalıydı. Bin yıldır bedenimi ezen bir yük varmış gibi bir ağrıyla yavaşça kalktım yataktan, terler saçımı ıslatmıştı, odanın içindeki alacakaranlığa bakacak olursak güneşin doğması yakındı. Elim dikiş atılan yere gitti. Kanamamış olmasını umuyordum çünkü rüyayı görürken kendimi yine çok zorladığım belliydi. Ama neyse ki dikişlere bir şey olmamıştı.

Ters AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin