~29

2.1K 155 24
                                    

Normalde bu bölüm çok çok çok daha uzundu ve muhteşem ötesi bir bölüm olmuştu :) Hatta diğer bölüm bundan da daha güzeldi ama ben yazdığım kağıtları diğer müsveddelerin arasında çöpe yollamışım :) gidip çöpü karıştırırdım eğer bir buçuk saatlik bir yol olmasaydı :) Neyse bu yüzden bu bölüm geç geldi yoksa yaklaşık beş gün önce gelecekti. Severek okuyun ve bana yorumlarınızı verin :) saygılar :) Multimediada Deniz var yani yarısı var :d

  Aynada alnımdaki çirkin yara izine bakarken lanet izin alnımda daha ne kadar bu şekilde belirgin bir halde duracağını merak ediyordum. Sinirle aldığım nefesi yine sinirle geri verirken aynadaki yansımadan masanın üzerinde duran telefonunun ekranının aydınlandığını gördüm. Mesaj gelmişti. Bana Deniz dışında mesaj gönderen kimse olmadığını bildiğim için kalbimdeki bir çırpıntıyla geri dönüp masadan telefonu kaptım. Gerçekten de mesaj Deniz'den gelmişti. Yüzüme yerleşen aptal sırıtma kendimden iğrenmeme neden olsa da onu silemiyordum. Ekrandaki parmağımın titrediğini fark edince hemen dokunup mesajı açtım.

    "Günaydın, sanki her an bugünkü programı iptal edebilirmişsin gibi bir his var içimde bu yüzden kontrol etmek istedim uyandın değil mi? :)"

    Kontrol mu etmek istemişti? Her ne kadar bazı konularda yalancının teki olsam da verdiğim sözleri yerine getiren bir insandım. Bana bu mesajı atması fena halde canımı sıkmıştı. Hemen cevapla kısmını açıp hızlı hızlı yazdım mesajı.

    "Kontrol etmene gerek yoktu. Verdiğim sözleri her zaman tutarım." tam gönderiyordum ki, mesajı bir kez daha okuyunca çok sert çıktığımı fark ettim. Sondaki cümleyi silip yerine "Ve günaydın." yazdım, hiçbir gülücük işareti koymadan gönderdim. Mesajda gülücük koymamak demek ciddi olduğunu kanıtlıyordu. Garip telefon kurallarından biri.

   Yalnızca saniyeler sonra mesaj gelmişti. "Hey sakin ol :) sadece şaka yaptım. Aslında, sana mesaj atmak için bir bahane bulmaya çalışıyordum."

    Okuyunca aptal aptal ekrana bakakalmıştım. Bana mesaj atmak için bahane bulmaya mı çalışıyormuş? Ama neden? Yoksa bu da diğerleri gibi benim anlayamadığım bir şaka mıydı? Eğer şaka değilse gerçekten kalbimin kulaklarımda atmasına engel olamayacaktım. Bahane bulmaya çalışıyorsa bu benimle konuşmak istediği anlamına geliyordu. Normal arkadaşlar birbirleriyle konuşmak için bir bahane aramazdı sonuçta değil mi?  "Bahane bulmana gerek yok." yazdım göndermeden önce biraz düşünüp "Sonuçta arkadaşız"ı da sonuna ekledim ama o "arkadaşız" kelimesi hiç hoşuma gitmemişti. Ben onunla arkadaş olmak istemiyordum ki... Arkadaşız kısmını itinayla sildim ve yerine yazacak bir şey bulamayınca sonuçta kelimesini de sildim. İşte şimdi tam istediğim gibi olmuştu. 

    Annemin bağırtısı tüm evde yankılandığında ben mesajı göndermiştim. "Akher! Daha oyalanacak mısın orada?!" 

    Hemen dolabımın önüne ışınlandım ve "Geliyorum!" diye bağırdıktan sonra kapağı açtım, elime geçirdiğim kot pantolonu bacaklarımdan geçirirken tişörtlerime bakıp karar vermeye çalıştım. Diğerlerinin arasında resmen beni al diye bağıran lacivert tişörtüm gözüme takıldığında çoktan karar vermiştim. Onu alıp çıkardığım pijamamın yerine giydim.

      Cüzdanımı pantolonumun arka cebine tıkıştırırken telefonumu da elime aldım, ekrana dokunup açtım Deniz'den mesaj vardı. "Sanırım haklısın :) Arkadaş olduğumuza göre istediğim gibi mesaj atabilirim." Arkadaş... Benim söyleyemediğim o kelimeyi Deniz bana göndermişti. Ve hiç olmak istemesem de haklı olduğumu da belirtmişti. Sonuçta bahane aramaması gerektiğini fark etmişti işte, beni arkadaştan öte görmediğinin kanıtı mıydı bu? Daha az önce içimde yeşeren umut tomurcukları kavurucu çöl güneşinin altında kalmış gibi kurumuşlardı.

Ters AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin