~9

3.6K 238 26
                                    

     (şu 16 temmuz bir geçsin, günde iki bölüm bile yayınlarım. Ve, şimdiden iyi bayramlar~)

    Çıkışta eşyalarımı toparlayıp hızla sınıftan çıktım, erken gidebilirsem belki öğrencilerin az olduğu otobüsü yakalayabilirdim. "Akher." bir erkek sesi mi ismimi seslenmişti yoksa kulaklarım kızların sesinden artık bıktığı için bana böyle ufak ufak oyunlar mı oynuyorlardı? Tam sınıfın kapısından çıkmak üzereyken durup arkamı döndüm. Çaylak'la Süper İri'ydi bunlar. Gözlerim yine ne vardı dercesine bakarken beynim on milyon teori üzerinde çalışıyordu. Çıkışta görüşürüz lafını söylemeden benimle çıkışta görüşüyor olabilirler miydi? 

    "Imm, biz teşekkür ederiz." Gözlerimi belertip baktım onlara, yüzlerindeki bu ifade gerçekten de mahcubiyet miydi? Şaşkınlıktan kekelemeyeyim diyerek biraz bekleyip kendime gelmeye çalıştım.

    "Önemli değil." diyerek arkamı dönüp sınıftan çıktığımda peşimden geldiler.

    "Sana yaptıklarımız için de özür dileriz..." Olduğum yerde durup onlara aval aval bakmamak için kendimi zor tuttum. Özür dilemekle geçecek bir şey değildi zira göğsümde hala korkunç bir ağrı vardı ve eve gittiğimde gerçekten oraya ne olduğuna bakıp bakmamakta kararsızdım. Yine de konuyu fazla uzatmamak için "Önemli değil." diye tekrar ettim. Beraber yürüyorduk ve her nasılsa bundan rahatsız olmuyor gibiydiler hatta yanımda ezilip büzülüyorlardı bile! Diyecekleri başka bir şeyler daha olmalıydı sanırım ve bana bakarak gizli gizli fısıldaştıkları da bu olmalıydı. Bütün gün bu konu hakkında mı konuşmuşlardı aralarında? "Biz sana kötü davrandığımız halde..." zayıf olanın başlattığı cümleyi iri olan devam ettirdi. "Sen orada bizi kurtardın." 

    Aslında sizi kurtarmaya hiç niyetim yoktu sadece Deniz'e hayatımı borçlu olduğum için ona olan borcumun bir kısmını ödedim dememek için kendimi zorlukla durdurdum. "Yani, kötü başladık ama, o tanışmayı unut." ve bana ellerini uzattılar, "Ben Alp."

    İkisinin de elini tutmak için nasıl bir yöntem uygulayacağımı şaşırsam da sırayla ellerini sıktım. Daha zayıf olan da ismini söyledi. "Ben de Eren."


    Kötü başlangıcı unut dedim içimden, sonunda benimle konuşmak isteyen erkekler de olmuştu! Sanırım unutabilirdim ve bunu Deniz'e borçluydum, eğer benden onlara yardım etmemi istemeseydi kılımı bile kıpırdatmazdım. Ona yine borçlandım... "Ben de Akher." sesim de engelleyemediğim bir neşe vardı. "Tanıştığımıza memnun oldum."

     Otobüste onlarla beraberdim bu sayede dün olandan daha az kötü muameleye maruz kaldım, sadece yaşlı bir dede bastonuyla dizlerime vurup "Cehennemde yanacaksın." dedi ve yaşlı bir teyze "Aman aman!" diyerek benden yüzünü çevirdi. Her zamanki kötü bakışlar yine vardı ama bu sefer benim duyamayacağım şekilde fısıltıyla konuşuyorlardı. Bütün koltuklar dolu olduğu için üçümüz ayakta kalmıştık. Sırtımı cama yaslayıp köşedeki kırmızı demire tutundum Alp ve Eren'de karşımda duruyorlardı. İsimleri birbirine çok iyi uyduğu için akılda kalması kolaydı ama şu an bile hangisi Alp hangisi Eren emin değildim... Lanet isimler ve benim lanet hafızam...

    "Sana bir şey sormam gerekiyor..." Merakla isminin Alp olduğunu düşündüğüm iri yarı olana baktım ama elbette ki Eren'de olabilirdi. Kulağıma biraz yaklaştıktan sonra fısıltıyla "Yani daha yeni tanışıyoruz bu yüzden garip bir soru olabilir ama..." Bir süre kıvranıp kem küm ettikten sonra hızla cümlesini tamamlamayı başardı. "Gay misin?" dedi. 

     Gay lafını duyar duymaz gözlerimi devirdim, evet yine bu soruyla karşı karşıya kalmıştım.  Aslında sanırım hayatımın geri kalanında hep bu soruyla çepeçevre sarılı olacaktım. "Hayır."

Ters AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin