12.07.2017
***
Gözlerimi kapatıp, oturdugum sandalyede arkaya dogru yaslandım. Önceden açmış oldugum camdan, kulaklarımı etraftaki kuşların cıvıl cıvıl sesleri ile kıyıya vuran dalgaların sesleri kapladı. Aldığım her nefeste, denizin eşsiz kokusu ciğerlerimi doldurup, bayram etmesini saglarken, yüzümde bir tebessüm oluştu.
Kendimi bu eşsiz huzurun içine bırakmış öylece giderken, en son ne zaman böyle huzurlu oldugumu düşündüm. Ama fazla düşünmeme gerek yoktu.. Çünkü bu huzuru her sabah buluyordum..Ve bulmayada devam edecektim..
İçimdeki huzura kendimi bırakmış öylece gidiyordum. Bu huzur, öyle güzel, eşsizdiki, hiç bitmesin, hayatımın sonuna kadar sürsün istiyordum. Ama isteklerimiz bazen bize uymuyor ve aklımıza gelen en küçük bir düşünce veya gözlerimizin önüne serilen en küçük bir görüntü ile kaçıp gidiyordu.
Beynimin içini sarıp, kemirmeye başlayan düşünceleri yok edemeden, gözlerimin önünü, unutmaya çalıştığım ama bir türlü başaramadığım, bir kaç anı sarmaya başlamıştı bile. Gözlerimin önüne gelen her anı ve beynimin içini küçük bir kurt gibi kemirmeye başlayan düşünceler, bitmek bilmiyor, her geçen saniye daha fazla olmaya başlıyordu.
Durdurmak istiyordum herşeyi.. Her anıyı ve o anıya bağlı görüntüyü..
Ama durmuyordu.. Ne anılar duruyordu nede onları takip edip gelen görüntüler..
Gözlerimi açıp, herşeyden kurtulmak istiyordum. Ama biliyordum ki, gözlerimi açtığım ilk anda, göz kapaklarımın altına gizlenmiş olan yaşlar, teker teker aşağıya düşeceklerdi. Her yaşın içinde bir acı gizliydi.. Ama ne kadar çok acı ile kaplı olan yaşlarım bir bir gözlerimden dökülsede, hiç bir acı bedenimi terk etmiyordu..
Bırak geçmiş geçmişte kalsın.. dedim kendi kendime. Geçmişi geçmişte bırak ki, gelecegin, geçmişin gibi karanlık olmasın..
Ama olmuyordu.. Geçmiş karanlık tohumlarını üstüme serpip kenara çekilmiş bana öylece bakıyordu. O tohumlardan kurtulmaya çalıştığım her saniye, o tohumlar yavaş ve acı veren bir şekilde içime giriyor ve buldukları ilk anda, filizlenip, karanlığı simgeleyen, siyah bir gül gibi açıyorlardı. Ve ben ne kadar çok o siyah gülleri köklerinden koparıp atsamda, o köklerin içimde bıraktığı hiç bir iz kapanmamak üzere öylece duruyordu.
Geçmişimden asla kurtulamıyacagımı bilmem, beni çıkamıyacagım bir boşluğun içine dogru atıyordu. O boşluk o kadar derindi ki, bir girdiginde asla ordan tek başına bir daha çıkamazdın. Ve ben şimdi o boşluğun en derininde, yere oturmuş birinin beni burdan kurtarmasını bekliyordum. Bekliyordum beklemesinede.. Bekledigim kişinin hiç bir zaman gelmiyecegini biliyordum. Ama bunu bilmek, yinede içimde Belki gelir diyen tarafımın susması, ölmesi için yeterli bir sebeb degildi..
Kendimi düşüncelerin içine bırakmış öylece giderken, kulaklarımı biraz önce duydugum seslerden daha değişik bir ses doldurdugunda, gözlerimi açtım. Gözlerimin içine kamp kuran göz yaşlarım bu sayede gözlerimden aşağıya dogru süzülselerde, onları hiç önemsemeden, elimin tersi ile silip, oturdugum yerden kalktım.
Attığım her adımda kulaklarımı dolduran ses ile yüzümde bir gülücük olusmaya başladı. Biraz önce içimde beni yiyip bitiren bütün duygular bir anda kaybolmuş, yerini kulaklarımın içini her saniye dolduran bu eşsiz ses ile gelen duygulara bırakmıştı.
Salondan çıkıp, kücük odanın kapısının önüne geldigimde, kapıyı yavaş bir şekilde açtım. Mavi renklerin hakim oldugu duvarlar görüş alanıma girdiginde, benim gözlerim sadece, odanın tam ortasında olan beyaz ve mavi renkler ile kaplı olan yataktaydı. Yatağın yanına yavaş bir şekilde yaklaştığımda, o ses kulaklarımı daha çok doldurmaya başladı..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk-ı Hicrân
ChickLitÖykü.. Aşk-ı'n Esaret'inin içinde kalmış, sahip oldukları ile, ordan bir şekilde çıkmaya çalışıyordu.. Bütün benliği ile içindeki Aşk-a karşı gelmeye çalışıyor.. Onu yok saymayı deniyordu.. Ama olmuyordu.. Çünkü bu Aşk-ı'n Esaret'i, onu Aşk-ı'n...