-40.Bölüm-

1.7K 110 31
                                    

29.04.2018

Aradan geçen saatler, kedinin fareyi kovaladığı gibi, birbirini kovalayıp öylece yanlarından geçerken, odada bulunan kimseden bir ses çıkmıyordu. Herkes kendi sessizliğinin içine bürünmüş öylece otururken, herkesin aklı bir kaç saat önce olan olaya kayıp gidiyordu.

Bazıları o olayı hatırlamak istemiyor olsa bile, ne yaparsa yapsınlar beyinleri buna izin vermiyordu. Ve bu gidişle hiç bir şekilde vermeyecekti.

Emre ve Yakut yan yana oturdukları koltukta, boş bakışlar ile karşılarında duran duvara bakarken, Emre gözlerini kapatarak, başını arkaya doğru yasladı. Dudaklarından bir of çıksa bile, o kadar sessiz bir şekilde çıkmıştı ki bu, odanın sessizliğini bozamadı.

Emre gözlerini kapattığını anda, biraz önce beynini saran o görüntüler daha canlı bir şekilde kapalı göz bebeklerinde belirdiginde, Emre bir an gözlerini açmayı düşünse bile, şuan kendini hiç olmadığı kadar yorgun hissediyor oluşu, bunu yapmasında en büyük engelledi.

Emre o anları tekrar yaşarken, o an ki duyguları bedenini sarmaya başladı. Emre o an en çok korkuyu hissetmişti. Evet korkmuştu Emre. Hemde çok fazla. Korkusu kendi için değildi ve bu aralar zaten olamazdıda. Bedenine hakim olan o korku sadece, şuanda yatakta mışıl mışıl uyuyan Burak'a aitti.

Burak o konuşmadan sonra delirmiş gibi bağırmaya ve eşyaları kırmaya başladığında, Emre bir an ne yapacağını bilemedi. O an şaşkındı Emre. Böyle bir şeyi beklemedigi için şaşırmıştı ve bu durum onun bir şeyler yapmasına engeldi. Kendine gelmeyi en sonunda başardığında ise, Burak'ı durdurmaya çalıştı. Ama sandığı gibi olmamıştı.

Burak'ın bağırışları son bulmuştu ama etraftaki eşyaları kırıp dökmeye devam ediyordu. Emre, Burak'ın kolunu tutup bir an onu durdurmaya çalıştı ama o anda gözü hiç bir şey görmeyen Burak, istemedende olsa dirseği ile Emre'nin burnuna vurmuştu. Emre burnuna yediği darbe ile dudaklarından acı bir çığlık yükselmişti. Emre'nin ince parmakları burnuna doğru giderken, eve gelen Yakut, içeri girip olanları gördüğünde "Emre!" diye bağırarak sevdiği adamın yanına koştu.

Emre'nin burnundan kan bir su gibi akarken, Emre giymiş olduğu kazak ile burnundan akan kanları silerken "Çetin'i ara." dedi. Yakut sevdiği adamın burnundan akan kanları nasıl durduracagını düşünmek ile meşgulken "Kanamanı durdurmamız lazım ilk önce." dedi.

Emre duyduğu şey ile yüzünü Yakut'un ellerinden çekerken "Çetin'i ara dedim!" diye bağırdığında "Ne oluyor lan burada?" diye içeri Çetin ve arkasındanda Hilal girmişti. Ikiside şaşkın bir şekilde Burak'a ve biraz ilerisinde burnu hala kanayan Emre'ye baktılar.

"Burak," dedi Emre bakışları Burak'a doğru kayarken. "Öykü'nün ölümünü kabul etti." dediğinde hepsinin bakışı Burak'a kaydı. Çetin "Allah kahretsin!" diyerek Burak'ın yanına doğru giderken, bir gün böyle bir şey olacağını bildiği için, buraya gelmeden önce cebinde bulundurduğu uyku ilacı ile doldurulmuş olan şırıngayı çıkardı. "Hilal iğne." dediğinde, Hilal hala şok olmuş bir şekilde Burak'a bakıyordu. Bunu fark eden Çetin "Hilal iğne!" diye bağırdığında, Hilal kendine gelmiş bir şekilde sevdiği adama baktı.

"İğne." diye tekrarladıgında, Hilal kararsız kalmış olsada bir kaç saniye, çantasının en küçük gözünde bulunan iğneyi çıkardı. İğneyi ambalajdan çıkarıp Çetin'e uzattı. Çetin hiç zaman kaybetmeden iğneyi, şırınganın ucuna takıp, kapağını çıkardı. Çetin emin adımlar ile Burak'a doğru yürürken, yanına gelen Emre "Yapmasak mı?" diye sordu korku dolu bir ses ile. Çetin bakışlarını karşısında duran ve eline geçen kutuyu aynaya atan adama bakarken "Yapmak zorundayız." dedi. O an cam kırılmış ve can parçaları etrafa dağılmıştı.

Aşk-ı  Hicrân Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin