12.05.2018
Bazen, hayattan tamamiyen ümidi kestiğin anlarda, öyle bir şey olur ki, bütün kesmiş olduğun o ümitlerin, tekrar kapını çalar. Sen kapını sıkı bir şekilde kapattığın için onu içeri almak istemezsin. Ama unuttugun bir şey var.. Oda sen o kapıyı ne kadar sıkı kapatırsan kapat, o kapının arkasında duran ümidin, bir şekilde içeri girmeyi başarır.
Burak için zaman durmuştu. Etrafında olan hiç bir şeyin varlığını hissetmiyor, duymuyordu. Sanki etrafında olan her şeye, kör ve sağır olmuş gibiydi. Gözleri uzun zamandır görmek için yanıp tutuşan sevdiğinde takılı kalmıştı. Kulakları ise, sevdiğinin sesini duymak için can atıyordu.
Burak'ın şuanki haline tam olarak ne denilirdi bilmiyorum. Şaşkınlık mı? Evet Burak şaşkındı. Ama şuan bedenini ele geçiren o kadar çok şey vardı ki, şaşkınlık onların yanında hiç var olmamış gibi kalıyordu. Mutluluk mu? Burak mutluydu. En sonunda sevdiği kadını bulmuştu ama yinede bir şeyler eksik yada fazla geliyordu ona. Sevinç miydi peki hissettiği ama tanımlayamadıgı? Evet vücudunun her yerini sevinç kaplamıştı ama ona ağır gelen duygu bu değildi.
Burak'a ağır gelen ve geçen her saniye daha kötü olmaya başlayan tek duygu acıydı. Evet, evet kesinlikle oydu. Burak acı çekiyordu. Şuan biraz ilerisinde sevdiği kadını görüyor ve bu yüzden dünyanın en mutlu insanı gibi kendisini hissediyor olsada, yinede acı çekiyordu. Korkuyordu Burak. Yine bir hayal görmekten ve kendini bu hayale kaptırıp daha çok acı çekmekten korkuyordu. Korkusu acı ile bir olunca ise, işte Burak'ın bünyesi bu duyguları taşıyamaz hale geliyordu.
Burak'ın kahverengileri, sevdiği kadının üzerinden bir saniye bile ayrılmadı. Sanki gözlerini ayırır ise, o zaman sevdiği kadın tekrar kaybolacak ve bir daha hiç gelmeyecekti. Bu.. Bu olmamalıydı. Ne olursa olsun sevdiği kadın bir daha kaybolmamalıydı.
"Burak?" diye bir mırıltı duydu ama bakmadı Burak. Bakmak istemedi. Bakmasına gerek yoktu çünkü. Hemen yanında durmuş ve elini omzuna koymuş, ona bir şekilde destek olmaya çalışan Banu'dan başkası değildi ona seslenen. Burak bir şeyler demek istedi ama dudakları sadece sevdiği kadına açılmak istermiş gibi başkalarına mühürlenmişti. Sustu Burak.. Sadece sustu ve beyaz, çiçekli bir elbise giymiş olan sevdiğine baktı.
Aralarında olan mesafeden bile, sevdiğinin yüzüne yer edinmiş olan bütün duyguları göre biliyordu Burak. En çok dikkatini çeken şey ise, sevdiğinin yüzünün her karesine yerleşmiş olan hüzündü. Burak sevdigi kadının gözlerini şuan göremiyor olsa bile, emindiki o gözlerinin içini acıdan başka bir duygu kaplamamıştı. O an kalbi acıdı Burak'ın. O sevdiği kadını böyle görmek istemiyordu ki. O sevdiği kadını her zaman mutlu olarak görmek istiyordu.
Sevdiği kadın yüzünü, gök yüzüne doğru kaldırdı. O an Burak hayran bir şekilde sevdiği kadına baktı. Şuan onun yanına gitmek ve ona sıkı bir şekilde sarılmak istiyordu. Ama bir şey.. Bir şey bunu yapmasına engel oluyordu. Burak tam olarak ne olduğunu bilmiyor olsa bile, aslında çok iyi biliyordu neden yapamadığını. Sadece şuan kendine bunu itiraf etmekten korkuyordu.
"Yanına git," diye mırıldandı yanında duran Banu. "Yanına git ve acınızı bitir." diyen Banu'yu duydu Burak. Derin bir nefes almaya çalıştı ama aldığı nefes sanki ciğerlerine gitmiyordu. Gitmek istiyordu oda sevdigi kadının yanına. Hemde her şeyden çok. Ama lanet olsun ki korkuyordu işte. Ya yine bir hayal görüyorsam? Ya sevdiğim kadını hissedemezsem? diye kendine soruyor ve içinden bu düşüncelere lanet ediyordu.
Banu, Burak'ın neler düşündüğünü hissediyor gibi "Hayal değil gerçek." dediğinde Burak'ın bakışları bir an Banu'yu buldu. Burak eski arkadaşına bakarken onun doğru söylediğini anlaması uzun sürmedi. Ama bu bile içinde yer edinen ve beynini kemiren saçma düşüncelerin ortadan kaybolmasına neden değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk-ı Hicrân
ChickLitÖykü.. Aşk-ı'n Esaret'inin içinde kalmış, sahip oldukları ile, ordan bir şekilde çıkmaya çalışıyordu.. Bütün benliği ile içindeki Aşk-a karşı gelmeye çalışıyor.. Onu yok saymayı deniyordu.. Ama olmuyordu.. Çünkü bu Aşk-ı'n Esaret'i, onu Aşk-ı'n...