14.01.2018/ Multi: Bölüm şarkısı
Masaya oturduğumuzdan beri Burak'ın yüzünde bir gülücük kendine yer edinmiş ve bir türlü gitmek bilmiyordu. Bakışlarım Burak'ın yüzünde öylece gezerken "Şu gülmeyi ne zaman bırakacaksın?" diye sordum, sesimdem bu durumdan ne kadar çok sıkıldığımı belli eden bir şekilde.
Sordugum soru ile Burak'ın yüzündeki gülücük büyümeye başladığında "Sen beni kıskandın." dedi sanki biraz önce olan olayı daha yeni fark ediyormuş gibi. Hiç karşı çıkma gereği duymadan "Evet," dedim kendimden emin bir şekilde. Bu söylediğim ile Burak'ın gözleri ışıldamaya başladığında "Benim olana kimse dokunamaz," dedim. "Ve biri bunu yapmaya kalktığında, içimdeki kıskançlık ortaya çıkar ve o kişiyi doğduğuna pişman eder."
"Bunları senin o öpmeye doyamadığım dudaklarından duymak var ya," diye söze başlayan Burak, cümlenin sonunda iç geçirdi. "Rüya gibi."
Yüzümde Burak'ın söylediği ile küçükte olsa bir tebessüm belirirken "Bugün.." dedim doğru kelimeleri bulmak için sustugumda. Bugün neydi gerçekten? Bugün gerçek miydi yoksa sadece hep olmasını istediğimiz ama bir türlü olmayan bir rüyamı? Düşündüm.. Kendime karşımda merakla ne diyecegimi bekleyen Burak'ı görmezden gelerek, zaman verdim doğru şeyi bulmak için. Öylece düşündüm ve bütün her şeyi aklımda tatmaya başladım.
Bugün gerçek değildi aslında. Bugün her zaman olmak istediğimiz ama bir türlü olamadığımız aile olmanın rüyasıydı. Bu rüya, bu gece aynı kül kedisi masalı gibi saat tam 00.00'da bitecek ve her şey eski halini alacaktı. Bunu düşünmek bile canımı böyle yakarken, bunun olacağını bilmek ise.. İşte o her şeyden daha kötüydü ya.
"..Gece yarısı olduğunda bitecek olan bir rüyayı yaşıyoruz."
Burak'ın yüzünde gülücük saniye saniye yok olurken "Bunu düşünmek istemiyorum." dedi. "Ben ne bu gece nede yarın bizi nelerin beklediğini degil, sadece şuanı, seni ve bebekleri düşünmek istiyorum."
Bebek arabasının yanında yatan Anka ve Dasha sanki Burak'ın ne söylediğini anlamış gibi havladıklarında, Burak onlara doğru bakarak "Tabikide sizi unutmadım bücürler." dedi. Anka ve Dasha tekrar havladıklarında "Bak sana diyorum bunlar beni anlıyor." deyip bana baktığında Burak "He Burak seni anlıyorlar ama nedense beni anlamıyorlar." diyerek gözlerimi devirdigimde, Burak'ın dudaklarından çıkan kahkaha sesi beni buldu.
"Çünkü beni senden daha çok seviyorlar." dedi Burak kendinden emin bir şekilde. Gözlerimi kısıp ona baktığımda "Aynı çocuklarımın beni senden daha çok sevdiği gibi." dediğinde "Sen öyle san." dedim. "Beni daha çok seviyorlar."
"Hayır beni."
"Onları 9 ay karnımda taşıdım ben. Tabikide beni seviyorlar."
"Onların dünyaya gelmesinde, en büyük katkı bana ait. Ondan beni seviyorlar."
"Onların her anında ben yanındaydım." dememle, ne dediğimin farkına varmam ile, elim ile ağzımı kapattım sanki söylediğimi bu sayede ortadan bir anda silip ata bilirmişim gibi. Ama dudağımdan o kelimeler çıkmıştı bir kere ve ne yaparsam yapayım hiç bir şekilde geri alamazdım. Dudağımdan çıkan hiç bir şeyi ne bilerek nede isteyerek söylemiştim. Bir anda düşünmeden konuşmuş ve bu yüzdende büyük bir hata yapmıştım.
"Özür dilerim," dedim Burak'ın gözlerinin içine bakmaya kendimi zorlarken. Zordu o gözlerin içine bakmak. Gerçekten çok zordu. Helede o gözleri büyük bir acının ağları yavaş bir şekilde kaplamaya başlarken. Burak ne kadar çok o ağları yok edip, duygusuz bir şekilde bana bakmaya çalışsa bile, olmuyordu. O gözlerin içine o ağlar öyle bir şekilde yerleşmeye başlamıştı ki, hiç bir güç onu ordan yok edemezdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk-ı Hicrân
ChickLitÖykü.. Aşk-ı'n Esaret'inin içinde kalmış, sahip oldukları ile, ordan bir şekilde çıkmaya çalışıyordu.. Bütün benliği ile içindeki Aşk-a karşı gelmeye çalışıyor.. Onu yok saymayı deniyordu.. Ama olmuyordu.. Çünkü bu Aşk-ı'n Esaret'i, onu Aşk-ı'n...