-41.Bölüm-

1.7K 124 96
                                    

06.05.2018

Banu kafenin önüne geldiğinde, durup derin bir nefes aldı. Bakışları kafenin üzerinde boş bir şekile gezerken, buraya gelmesinin doğru olup olmadığını kendisine sordu.

Buraya tam olarak neden geldiğini bilmiyordu ama içinden bir ses buraya onun ile buluşmaya gelmesini söylemişti ve Banu ilk defa içindeki sesi dinledi ve sonuç.. Şimdi bu yapmış olduğunun doğru olmadığını düşünüyordu.

İçeri girmeden geri gitmek istiyor olsa bile, buraya kadar gelmiş olmasının bir işe yaramasını gerektiğini düşündüğü için, tekrar derin bir nefes alarak kafenin kapısını açarak içeri girdi. Bakışları kafenin içindeki masaların üzerinde gezerken, en sonunda aradığı kişiyi bulmuştu. Kendinden emin adımlar ile o kişinin yanına giderken, buluşacağı kişide onu fark etmiş ve bakışlarını Banu'nun üzerine göndermişti.

Banu masaya yaklaşmaya başladığında, buraya gelmesine sebep olan kişiyi daha yakından göre biliyordu. Bu sayede bakışlarını o kişinin üzerinde gezdirirken, aklına bir kaç şey gelmişti ama şuan o şeyleri düşünecek halde değildi yada istemiyordu. Banu tam olarak bilmiyordu.

Masanın yanına geldiğinde, siyah saçlarına gri renklerin karıştıgı kişi ayağa kalktı. "Hoş geldin," diyerek elini uzattığında, Banu'da uzatılan eli tutarak "Hoş buldum." dedi. Ikiside masadaki yerlerini aldıklarında, "Buraya gelmeyi kabul ettiğin için sana teşekkür ederim," diyerek söze başladığında yaşlı amca, Banu dikkatli bir şekilde karşısında oturan kişiye bakıyordu.

"Ben gelmezsin sanıyordum ama beni yanılttın."

Banu'nun dudak kenarı yavaş bir şekilde yukarı doğru kalkarken "Doğruyu söylemek gerekir ise, gelmeyecektim," dediğinde yanlarına gelen garson ile sustu. Garson elindeki küçük defter ve kalem ile masada oturanlara bakarken "Hoş geldiniz efendim. Ne alırdınız?" diye sordu. Banu bakışlarını karşısında oturan adamdan çekmeden "Ben bir tane Latte Macchiato alıyım." dedi. Karşısında oturan kişide "Sen bana bir tane çay getir evladım." dediğinde, garson istekleri yazarak "Hemen getiriyorum efendim." diyerek yanlarından ayrıldı.

Garson yanlarından ayrıldığında, Banu oturduğu sandalyeye yaslanarak "Beni buraya neden çağırdığını merak ettiğim için geldim." diyerek, garson gelmeden önce başladığı cümleyi bitirdi. Bakışları karşısında ona dikkatli bir şekilde bakan adama kaydıgında, yılların onda nasıl izler bıraktığını göre biliyordu.

Sadece yüzüne yerleşen kırışıklıklar değildi o izler. Gözlerinin en derinlerine girmiş olan acıydı. Karşısında oturan adam o acıyı ne kadar çok saklamaya çalışıyor olsa bile, yinede o acı kendini bir şekilde belli ediyordu.

"Seni buraya iki şey için çağırdım." dediğinde yaşlı adam, Banu tek kaşını kaldırarak "Onlar ne?" diye sordu. Garson elindeki tepsinin üzerinde bulunan siparişler ile geldiğinde, ikiside garsonun gitmesini bekledi devam konuşmak için. Garson tepsideki siparişleri masaya koyduktan sonra "Afiyet olsun." diyerek yanlarından ayrıldı.

Yaşlı adam çayını sade bir şekilde içerken, Banu onun devam konuşmasını bekliyordu sabırlı bir şekilde. Ama sanki karşısındaki adam onun sabrını zorlamak istiyormuş gibi susmaya devam ederken, Banu en sonunda dayanamayıp "Onların ne olduğunu söylesen artık." dedi, sabırsızlıgını belli eden bir şekilde.

Onun böyle davranmış olması, yaşlı adamın yüzünde bir gülücük belirmesine neden olurken "Küçükkende böyle sabırsız birisiydin. Hemen her şeyi öğrenmek ister ve onu öğrenene kadar kimseyi rahat bırakmazdın." demesi ile, Banu'nun kaşları çoktan çatılmaya başlamıştı bile. Banu oturduğu yerde dikleşirken "Sen bunu nereden biliyorsun?" diye şüpheli bir şekilde sordu.

Aşk-ı  Hicrân Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin