-37.Bölüm-

1.6K 116 90
                                    

09.04.2018

Burak duydukları ile bir an ne hissedeceğini şaşırmış bir şekilde Çetin'e baktı. İlk başta her şey ona şaka gibi geldiğinden "Öykü'nün nerede olduğunu buldunuz mu?" diye sordu. Çetin başını onaylayarak cevap verdiğinde, Burak hala inanmıyordu böyle bir şeyin olduğuna. Beyni ona her zaman sevdiği kadını ve çocuklarını bulamayacağını söylemiş ve onun buna inanmasın sağlamıştı. Ama şimdi.. Şimdi sevdiği kadının nerede olduğunu bulduklarını söyleyen birisi duruyordu karşısında.

Şuan ne hissedeceğini şaşırmıştı Burak. Mutluluk, heyecan, korku ve acı, birbirlerine karışmış bir şekilde Burak'ın vücudunda gezmeye başladılar. Mutluydu çünkü sevdiğini kadını ve çocuklarını bulmuştu en sonunda. Heyecanlıydı çünkü, aradan geçen bunca zaman sonra onları tekrar görecekti. Korkuyordu çünkü, beyni ona yine kötü oyunlar oynuyor ve Burak‘ın saçma şeyler düşünmesine neden oluyordu ve bu düşüncelerin sonu sadece acıya çıkıyordu.

İşte Burak böyleydi. Ne tam olarak mutlu olabiliyordu nede içini saran duygular ile başa çıka biliyordu. Şuan tam olarak ne hissetmesi gerektiğini bile bilmiyordu ki. Her şey üst üste gelmiş ve Burak‘ı büyük bir çıkmazın içine atmıştı. Ve Burak o çıkmazdan çıkmak için, elinden gelen her şeyi yapıyordu.

"Allahım sonunda dualarım kabul oldu çok şükür." diyerek Emre oturduğu yerden kalkıp, kafasına göre dans etmeye başladı. Arada "Öykü bulundu be," diye bağırıp salonda dansına devam ederken, Burak'ın bakışları genç oğlanda takılı kaldı. Bakışları Emre'de öylece takılı kalmış ona bakarken, Emre'ninde bakışları ona doğru kaydı. Emre dansına ara vererek Burak'a çatık kaşlar ile bakarken şuan onun neden sevinç nidaları göstermediğini anlamaya çalışıyordu. Normalde şimdi burada onun dans edip bağırması gerekiyordu ki, sonuçta sevdikleri bulunmuştu. Ama Burak bunları yapmak yerine boş boş Emre'ye bakmayı seçmişti ve bu durum Emre'nin hiç hoşuna gitmemişti.

"Burak sen iyi misin?" diye sordu Emre, Burak'ın yanına doğru giderek. Burak hiç bir şey söylemeden başını sallamak ile yetinirken, vermiş olduğu cevap Emre için geçerli değildi. "İyi olsan o zaman şuan burada bu dansı senin yapıyor olman lazımdı," diyerek Burak'ın yanına oturdu. "Yoksa sen bulundukları için sevinmedin mi?" diye bir soru dudaklarından döküldüğünde, Emre son anda sorduğu sorunun ne kadar saçma olduğunu fark etmişti ama.. Dudaklardan bir kere çıkmıştı o kelimeler ve geri alınmazdı.

Burak duydukları ile kaşları çatılırken "Ne saçmalıyorsun sen lan?!" diye kızgın bir şekilde Emre'ye baktı. Birbirine girmiş olan bütün duyguları şuan içinde bir yerlerde baş gösteren sinir ile birleşince, Burak o sinire karşı gelmek yerine, dışarı çıkarmayı seçti.

Sessiz bir şekilde her şeyi takip eden Çetin ise, bu konuşmanın nereye gideceğini anladığı anda araya girerek "Burak, Emre öyle demek istemedi," dedi. "Sen böyle durgun bir şekilde durduğun için, şaşırdı ve saçma konuşmaya başladı." diye devam eden Çetin'e, "Aynen öyle." diyerek Emre'de destek verdi.

Burak derin bir nefes alırken "Hala inanamıyorum," diye mırıldandı, biraz önce bedenini kaplayan sinir sanki hiç var olmamış gibi ortadan kaybolmaya başladığında. "Sanki biraz önce dediğin her şey bir rüyadan ibaret," diye devam ederken, bakışları hemen karşısında gözlerinin içinde hiç bir duygu barındırmayan Çetin'e kaydı. "Ve eğer bunlar bir rüya ise, ben o rüyadan hiç bir şekilde uyanmak istemiyorum." derken, dudaklarından çıkan kelimelerin gerçekliğini kendi kendine sorguladı. Ya gerçekten bir rüyanın içindeyse ve uyandığında her şey yok olmuş olursa? O zaman Burak buna nasıl dayanırdı ki? 

Burak'ın yanında oturan Emre, elini Burak'ın omzuna koyarak "Rüya değil kardeşim," dedi, sesinde mutluluğunu belli eden bir şekilde. "Öykü ve bebekler bulundu." demesi ile oturduğu yerden kalkması bir oldu Emre'nin. Emre tekrar dans etmeye başladığında "En sonunda bulundular." diye bağırdı.

Aşk-ı  Hicrân Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin