-2.Bölüm-

8.3K 383 103
                                    

12.07.2017

***

"Öykü ara bakıyım şu eşek sıpasınıda, ne zaman gelecekmiş sor bi."

Nazife annenin mutfaktan bana dogru söyledigini duydugumda, kahkaha atmadan duramadım. Ama attığım kahka, gögsümün üstüne uyuyan Ateş'in kımıldaması ile kesilirken, onu uyandırmamış olmanın rahatlığı ile, derin bir nefes aldım. Bakışlarım Ateş'in yüzünde öylece gezerken, Ateş'in yüzünde yer alan o gülümsemeyi görmem ile, benimde yüzümde bir gülücük belirdi.

Ateş'in küçük dudakları yukarı dogru kalkarken, parmaklarım yavaş bir şekilde, Ateş'in o küçük dudaklarının üstünde gezdiriyordum.

"Öykü aradın mı eşek sıpasını?"

Nazife annenin bana tekrar seslenmesi ile, Ateş sayesinde girmiş oldugum o dünyadan çıktım. Dikkatli bir şekilde hareket edip, yanımda duran telefonu elime alırken "Şimdi arıyorum." diyerek, telefonun kilidini açtım. Nazife annenin birşeyler mırıldandığını duymuştum ama tam olarak ne dedigini anlamadım.

Rehbere girip Nazife annenin eşek sıpasının ismini buldugunda, üstüne bastım. Telefonu kulağıma götürdügümde, telefonun çalma sesi kulaklarımı doldurdu.

Telefonun diger ucundaki kişinin telefonu açmasını beklerken, boşta kalan elim Ateş'in saçlarının arasına girmiş, başını okşuyordu. Telefon bir kaç kere çaldıktan sonra, bir anda telesekreter devreye girdi. Telefonu kulağımdan cekip, aramayı sonlardıgımda, Nazife anne elini aldığı bezle, ellerini kurulurken, salondan içeri girdi.

"Konuştun mu? Neredeymiş?" diye sordugunda, telefonumu yanıma bırakıp "Açmadı." diye cevapladım. Nazife anne tam karşımda yerini alırken "Bir daha ara belki duymamıştır." dediginde, onun istegini kırmayıp, tekrar aradım. Yine aynı sonuç oldugunda "Açmıyor." dedim.

Nazife anne sıkıntılı bir nefes alırken "Başına birşey mi geldi acaba?" diye endişeli bir şekilde sordu. Onun yüzünü kaplıyan endişe, gözlerinede ulaşıp, acının tam yanında yerini aldığında "Nazife anne," diye söze başladım. "Sadece telefonu açmıyor diye, başına birşey gelmiş olmuyor. Belki bir işi vardır, duymamıştır."

Nazife anne hala endişeli bir şekilde bana bakmaya devam ederken "Bilmiyorum kızım," dedi. "Ama onada Ayten'im gibi birşey olacak diye çok korkuyorum."

Nazife annenin söylediklerini duydugumda, dişlerim ile alt dudağımı ısırdım. Bakışlarım kendiliginden gögsümde yatan Ateş'e kaydığında "Ona birşey olmaz." dedim. "Onu benden daha iyi tanıyorsun ve bunu sende biliyorsun." diye Nazife anneyi rahatlatmaya çalışırken "Biliyorum," dedi. "Ama bilmem, onun için endişe etmemem için yeterli degil."

Hiç birşey demeden başımı öylece salladım. Nazife annenin içini kaplayan korkuyu biliyordum. Bu korku sadece o eşek sıpası için geçerli degil, Ateş'in, benim, bebeklerim ve digerleri içinde geçerliydi.

Aslında onun böyle herkes için korkuyor olmasını anlıyordum. Sonuçta hiç beklemedigi bir anda, elinden tek evladı alınmıştı ve şimdi ise, hem evladının acısı ile başa çıkmaya çalışıyordu hemde daha 4 aylık olan torununa bakmaya.

"Öykü kızım?" Başımı kaldırıp Nazife anneye baktığımda, yüzüne bir tebessüm yerleşmişti. "Buraya ilk geldiginde, bana ne söyledigini hatırlıyormusun?" diye sordugunda, hiç düşünmeden kafamı olumlu anlamda salladım.

O günü ve o gün söyledigim hiç birseyi unutmamış, hatta herşeyi an ve an, her saniye yaşıyordum.

"Nereden çıktı bu şimdi?" diye tek kaşımı kaldırıp sordum. Nazife anne hiç birşey söylemeden bana öylece bakarken, yerinden kalkıp, yanıma geldi. Dikkatli bir şekilde gögsümde uyuyan Ateş'i alıp, biraz ileride duran beşiğine yatırdı. Nazife anne, Ateş'in başına bir öpücük koyduktan sonra, yanıma geldi. Yanıma oturdugunda, kucağımda duran ellerimi, ellerimin içine aldı.

Aşk-ı  Hicrân Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin