28.07.2017
***
Acı.. Şuan hissettigim tek şey buydu. Bedenim ve ruhum iki ayrı acı ile savaşıp, o acılara karşı galip gelmeye çalışıyorlardı. Zordu.. Hemde çok zor.. Bedenimi saran acı, ruhumu saran acı ile yavaş bir şekilde birleşmeye başladığında, artık kaçışımın olmadığını anladım. Artık ne yaparsam yapayım, bu iki acının eline düşmüş, çaresiz bir şekilde ikisindende beni kurtaracak olan kişiyi bekliyordum.
Bedenim.. Karın bölgemden başlayıp bütün bedenime yavaş bir zehir gibi dağılan sancının acıları ile başa çıkmaya çalışıyordu. Sancılar geçen her saniye daha kötü bir hal almaya başladığında ise, o zehir yavaş bir şekilde gitmek yerine, gidebilecegi en hızlı şekilde giderek, bütün bedenimi ele geçiriyordu.
Ruhum.. Onun acısı daha kötüydü ya.. O hem bebeklerime birşey olacağının korkusunu taşırken, o korku zamanla acıya dönüştü. Yanına sevdigim adam hakkında haberlerde duyduklarımın korkusu ve acısıda gelince.. Iki acı bir olarak, kara basan gibi ruhuma çökmüşlerdi. Ruhum bir kiyafet gibi o kara basanı giymeye başladığında, dudaklarımdan acı bir çığlık salonda yankılandı.
"Allah kahretsin!" diyerek yanıma gelen Yakut "Öykü, derin derin nefesler alıp, ver." diyordu. Kulaklarım onun söyledigi herşeyi duyuyor olsada, beynim şuanda iki farklı acılar ile başa çıkmaya çalıştığından, söylediklerini gerçekleştiremiyordu. Kendimi zorluyordum ve zorlandığım her saniye, bedenimi saran sancılar ve ardında bıraktığı acı daha kötü bir hal almaya başlamıştı.
"Emre hemen ambulansı ara!" dedigini duydum Yakut'un. Nazife anne yanıma oturarak, elimi tutuyor ve sancılar bedenimi bir anda kaplamaya başladığında, elini kıracakmış gibi sıkmama izin veriyordu.
Gözlerimden yaşlar gelmeye başladığında, bedenimi yeni bir sancının dalgası kapladığında, dudaklarımdan tekrar acı bir çığlık koptu. "Allah'ım yardım et." diye sessiz bir şekilde mırıldanırken "Neler oluyor burda?" diye şaşkın bir şekilde konuşan Hilal'in sesi kulaklarıma geldi. Bir anda "Öykü?" diye bağıran Çetin'in sesini duydugumda, tekrar bir sancı saplandıgı için, dudaklarımdan yine acılarla kaplı bir çığlık çıkmıştı.
"Ne oluyor burda böyle? Öykü'nün bu hali ne?"
Çetin yanıma hızlı bir şekilde gelip oturdugunda, diger boş kalan elimide o tutmuştu. Tekrar bir sancı bedenimi kapladığında, bu sefer Çetin'in tuttugu elimi, sanki bilerek ve isteyerek kırmak istiyormuşum gibi sıktım. Çetin'in o anda derin bir nefes aldığını duydugumda, elimi biraz gevşetmek istesem bile, bedenimi geçen her saniye kötü bir şekilde kaplayan acı buna bir türlü izin vermiyordu.
"Haberlere bakıyorduk. Bir anda.. Bir anda.."
Emre tam olarak ne diyecegini bilmez bir şekilde bana bakarken, dudaklarımdan "Burak.." ismi döküldü. Çetin kaşları çatılmış bir şekilde bana bakarken "Burak?" diye soru sorar bir şekilde Emre ve Yakut'a baktığında "O.." diye konuşacağım sırada, tekrardan bir acı çığlık dudaklarımdan çıktığında susmak zorunda kaldım.
"Haberlerde Burak'ın geçirdiği kazadan bahsettiler ve Öykü herşeyi ögrendi.."
"Nasıl ögrendi?"
"Ögrendi işte."
"Beni deli etme Emre. Biz demedik mi bu kızın Burak'a olanlardan haberi olmuyacak yoksa bebekler erken dogumla gelir diye. Şimdi karşıma geçmiş..."
"Sus." dedim derin bir nefes alarak. "Benden bunu.." Bir çığlık dudaklarımdan kaçıp dışarı dogru çıktığında, alnımda yer almaya başlayan terler, yavaş bir şekilde aşağıya dogru süzüldü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk-ı Hicrân
ChickLitÖykü.. Aşk-ı'n Esaret'inin içinde kalmış, sahip oldukları ile, ordan bir şekilde çıkmaya çalışıyordu.. Bütün benliği ile içindeki Aşk-a karşı gelmeye çalışıyor.. Onu yok saymayı deniyordu.. Ama olmuyordu.. Çünkü bu Aşk-ı'n Esaret'i, onu Aşk-ı'n...