-Final 1-

2.8K 115 40
                                    

10.06.2018

Burak, uykunun kollarından çekilmeye başladığında, ilk aradığı şey biraz önce bedenini sarmış olan sıcaklıktı. Ama aradığı şeyi bulamamış olması ile, kaşları yavaş bir şekilde çatılmaya başlamış ve kapalı olan gözleri açılmıştı. Uykunun kollarından tamamiyen çekildiğinde ise, bakışları boş olan koynuna kaydı. Oysa Burak sevdigi ile uykuya dalarken, yine sevdiği ile uyunacagını sanmıştı. Sevdiği kadını yanında görememiş olması bedeninde alarm zillerinin çalmasına neden olsa bile, yinede kötü düşünmek istemiyordu. Hem sevdiği kadın kendi ayakları ile yanına gelmişti değil mi? Tekrar gitmek gibi bir aptallık yapmazdı yani?

Yattığı yerden dogrulurken "Öykü?" diye seslendi ve bir cevap gelmesini umdu. Bir kaç saniye bir cevap gelmesini beklesede, hiç bir şey olmamıştı. Yine bir umut "Öykü?" diye bağırırken, oturduğu yerden kalktı ve evin bütün odalarını gezdi. Yatak odasına, bebeklerin olduğu odaya girdiğinde, bebekleri yatırdığı yerde göremeyince, boş olan taşlar yerine oturmuştu. Öykü bebekleri alıp tekrar kaçıp gitmişti.

Burak o an ne düşünmesi yada hissetmesi gerektiğini bilmiyordu. Her şey acayip bir hal almaya başlamıştı. Eğer geri gidecek ise o zaman neden gelmişti? Neden bir kaç hafta önce yapmış olduğu şeyi tekrar yapıyordu? Neden Burak'ı tekrar o acıların içine bırakıp gitmişti?

Burak elleri ile yüzünü ovalayıp, tekrar salona girdi. Bir şeyleri düşünmek istiyor olsa bile, beyni onun istediğini yapmıyordu. Beyni kendini bomboş bir kutu gibi hissetmesini sağlıyordu. Yorulduğunu hissediyordu Burak. Ama bu yorgunluk normal bir yorgunluk değildi. Başka, bambaşka bir yorgunluktu.

Öykü ile yatmış olduğu koltuğa oturduğunda, kollarını dizene koyup, başını ellerinin arasına aldı. Gözleri kendiliğinden kapanmaya başladığında, bedenini saran yorgunluğunu hissetmeye başladı. Her şey artık o kadar fazla gelmeye başlamıştı ve Burak artık ne kadar dayana bilecekti bilmiyordu. Elleri ile yüzünü ovalayıp gözlerini açtığında, masanın üzerinde duran bir kağıt parçası çarptı gözüne. Eli o kağıt parçasına doğru kayarken, bunu buraya kimin koyduğunu merak ediyordu. Burak emindi, bu kağıt parçası orada yoktu.

Kağıdı eline aldığında, bakışları kağıdın üzerinde yazan şeylere kaydı. Okuduğu her satır ile bedenini bir rahatlama hissi sararken, Burak ilk başta ne yapması gerektiğini anlamadı. Yazanları tekrar okuduğunda ise, yüzünde aptal bir gülümseme oluşmaya başladı. Sevdiği kadın onu bırakıp gitmemişti ve gitmeyecektide. Burak mutluydu. Hemde çok.

Yüzünde oluşan aptal gülümseme ile kağıdın üzerinde yazanları tekrar okuduğunda, sevdiği kadının ne yapmaya çalıştığını anlamıyordu. Burada yazanlara bakılırsa, o zaman sevdiği kadın onunla küçük bir oyun oynamak istiyordu. Ve Burak seve seve onunla bu oyunu oynamaya hazırdı.

Sevgilim..

Uyandığında ben yanında olmadığım için, sakın sanmaki, seni bırakıp gittim. Hayır asla bir daha öyle bir şey yapmam ve yapmayacağımda. Yanında olmamamın bambaşka bir sebebi var ve sen bu sebebi eğer dediklerimi yapar isen, o zaman anlayacaksın. Yani seninle küçük bir oyun oynayacağız. Ve bu oyunun sonunda ise, bizi bekleyen sonsuz mutluluğa adım atacağız.

Oyunumuzu seninle ilk karşılaştığımız yerde, seni bekleyen küçük paket ile başlayalım..

Burak ilk karşılaştıkları yerin neresi olduğunu fazla düşünmesine gerek yoktu. Sevdiği kadın ile ilgili herşeyi daha sanki dün yaşanmış gibi hatırlıyordu. Onun içinde oturduğu yerden kalktı ve elinde bulunan kağıdı paltolonunun cebine koydu. Masanın kenarında duran arabasının anahtarını alarak, hızlı adımlar ile dış kapıya doğru yürüdü. Hiç zaman kaybetmeden ayakkabısını giyerek dışarı çıktığında, evin önünde duran arabaya bindi. Arabayı çalıştırıp sürmeye başladığında ise, içinde büyük bir heyecan vardı. O heyecan mutluluk ile karıştığında, Öykü'nün başlatmış olduğu bu oyunu hemen bitirip, onunla sonsuza dek mutlu bir hayat yaşamak istiyordu.

Aşk-ı  Hicrân Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin