21.01.2018
Yazar'dan
Öykü şaşkın bir şekilde öylece Burak'a bakarken, tam olarak ne diyeceğini bilmiyordu. Şaşırmıştı. Hemde çok. Ama bu şaşkınlığı bir zaman sonra yerini, başka duygulara bırakıp ortadan kaybolduğunda, Öykü'nün şuan tek hissettiği duygu korkuydu. Evet şuan korkuyordu, ama tam olarak ney den veya neden korktuğunu bilmiyordu.
Bildiği tek şey korkuyor olmasıydı. Bu duygu bütün bedenini ele geçirirken, Öykü gözlerini kapatıp, derin bir nefes aldı. Sanki beyni bunu bekliyormuş gibi, Öykü gözlerini kapattığı ilk saniyede, buraya ait olan bütün anıları Öykü'nün gözünün önüne sermişti.
O anıların bazıları ona mutluluk sunarken, diğerleri ona belkide hiç unutmayacağı acıları tekrar hatırlıyordu. İşte en çok canını yakanda buydu ya. O anılar onun geçmişini siyah bir örtü ile öyle sıkı sarmışlardı ki, istese bile o örtüyü oradan alıp atamazdı.
Burak karşısında duran sevdiği kadına bakarken, sevdiği kadının neler düşündüğünü ve hissettiğini anlaya biliyordu. Anlamak ile kalmayıp, iliklerine kadar hissediyordu. Bu canını yakıyordu ya. Sevdiği kadın karşısında acılar çekiyordu ama o hiç bir şey yapmadan öylece durmuş, bakıyordu.
Burak o an neden yaptığını sorgulamadan sevdiği kadına sarıldı. İçinden bir ses ona bunu yapmasını söylüyordu ve Burak hiç bir şey düşünmeden o sesin söylediğini yaptı. Sevdiği kadına bir şekilde destek olmak ve ona hiç bir zaman yalnız olmadığını göstermek istiyordu genç adam. Kendi canınında yandığı ve her zaman , her şekilde yanacağını göstermek gösterdi. Sadece sevdiği kadının degil, kendisininde acılar içinde yandığını ve ne olursa olsun her zaman o ateşin içinde yanacağını, göstermek istedi sadece.
Göstermişti genç adam. Sevdiği kadına sarıldığı ilk andan beri, sevdiği kadın bütün o duyguları hissetmişti. Öykü derin bir nefes aldı. Aldığı o nefes ile sevdiği adamın kokusu ciğerlerine dolarken „Seninle her şeye hazırım." dedi, kalbi boğazında atmaya başlarken.
Burak sevdiği kadınından duymak istediklerini duyduğunda, bir an kendini rüyalar aleminde hissetti. Sonra her şeyin gerçek olduğunu hatırladı ve yüzünde oluşan büyük bir gülümseme ile sevdiği kadından ayrıldı. „Öyleyse o zaman aşk yuvamıza gidelim." dediğinde Burak, Öykü onun bu değişken ruh haline göz devirmeden edemedi.
Biraz önce acı çeken adam, şimdi yüzünde gülücükler açarak, onunla beraber uçurum kenarına doğru yürüyordu. Boş vermek istedi Öykü. Bugün hiç bir şeyi kafaya takmak ve takarak üzülmek istemedi. Bu gün onların günüydü ve bu gün ne olursa olsun geçmişine bağlı olan bütün acılar, biraz sonra varacakları uçurum kenarından aşağıya doğru atılacaktı. Bunu yapmaya mecburdu. Sadece bugün bile olsa, bunu yapmak zorunda hissediyordu kendisini.
Uçurumun kenarına geldiğinde, Öykü karşısında gördükleri ile şaşkın bir şekilde olduğu yerde durdu. Şaşkın bakışları uçurumun kenarında en güzel şekilde hazırlanmış olan şeylerin üzerinde gezerken, bir an gördüklerinin gerçek olmadığını sandı. Gözlerini kapatıp tekrar geri açtığında, her şeyin gerçek olduğunu anlaması uzun sürmedi.
Burak yine yapmıştı yapacağını. Uçurum kenarını küçük mumlar ile süsleyip, etrafa meşaleler koymuştu. Etrafı sadece mum ve meşalelerden çıkan ateş aydınlatırken, uçurumun hemen karşısında duran Hollywood salıncağını gördü. Bakışları o salıncağın üstünde gezerken, salıncağın hemen yanlarında bulunan iki tane küçük masa ve o masaların üstünde bulunan yiyecek ve içecekler vardı. Bu görüntü onu Burak ile buraya ilk geldikleri zamanı anımsatırken, yüzünde bir gülücük belirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk-ı Hicrân
ChickLitÖykü.. Aşk-ı'n Esaret'inin içinde kalmış, sahip oldukları ile, ordan bir şekilde çıkmaya çalışıyordu.. Bütün benliği ile içindeki Aşk-a karşı gelmeye çalışıyor.. Onu yok saymayı deniyordu.. Ama olmuyordu.. Çünkü bu Aşk-ı'n Esaret'i, onu Aşk-ı'n...